|
Post by serkanucler on Aug 30, 2016 13:34:41 GMT
Ulusal sınavlarda çoğu zaman geçerlik ve güvenirlik düzeyinin düştüğünü görüyoruz.İptal edilen sorular,alakasız sorular, sistem eksiklikleri ortada.ülke ve birey olarak hem kendimizi hem de içinde bulunduğumuz sistemi değiştirmemiz lazım.eğitim sistemi ve sınavlar (ulusal) pek iç acıcı değil çünkü. uluslarası sınavlara gelince; pisa verileri, aldığımız puanlar ve ülke sıralamamız oldukça kötü durumda..bu götü gidişatı düzeltmek için birtakım iyileştrmelere başvurmalıyız; Ar-Ge’ye daha çok yatırım yapacağız. Ar-Ge’nin gelişmesi için daha iyi fen eğitimi vereceğiz. Daha iyi fen eğitimi verebilmek için öğrencilerimizin okuduğunu kavramalarını hızlandırıp, güçlendireceğiz. Okuduklarını kavramaları için eleştirel düşünme, bilimsel yaklaşım, yaratıcı eyleme öncelik tanıyacağız. Sınavsız değerlendirme her alanda olmaz diye düşünyorum.uzmanlık alanlarında yükselme, branş alanlarında sınava ek mülakat yapılabilir.sınavsız değerledirmelerde güvenirlik düzeyi düşme olasılığı bulunabilir.
|
|
ekrem.pekcan@hotmail.com
Guest
|
Post by ekrem.pekcan@hotmail.com on Aug 30, 2016 13:35:40 GMT
PISA sınavlarının bulgularının ve Türk Eğitim Sistemi’nin analiz edildiği raporlarda ve araştırmalarda bazı önemli sorunların bulunduğu belirtilmektedir. Bu aksaklıklar şunlardır: (Dinçer ve Kolaşin, 2009; Acar, 2008; Gültekin, 2007; Dünya Bankası Eğitim Raporu, 2006; Maya, 2006; Berberoğlu ve Kalender, 2005 ve Gedikoğlu, 2005) • Türkiye’de eğitim sisteminin yapısı uluslararası normlara uygun değildir. • Türk Eğitim Sistemi, çok az öğrenciyi iyi eğitmekte ancak öğrencilerin çoğunu başarısız kılmaktadır. • ÖSS ve benzeri sınavlar, eğitim sisteminde kaliteyi düşürmekte, öğrenci ve öğretmen kalitesini desteklememektedir. • Yaşam boyu öğrenmeye gereken önem verilmemektedir. Yaşam boyu öğrenmeye katılan yetişkinlerin oranı AB üyesi ülkelerde ortalama % 12 iken, Türkiye’de ise % 2’dir. • Gelişmiş ülkelerde zorunlu eğitim süresi genelde 9 yılın üzerindedir. Türkiye’de bu süre 8 yıldır ve gelişmiş ülkelerdeki eğilimle örtüşmemektedir. • Türkiye’de öğretmen ve derslik başına düşen öğrenci sayısı oldukça yüksektir. • Bütçeden eğitime ve araştırmaya ayrılan pay, öğrenci başına yapılan harcama düzeyi ve kişi başına düşen milli gelir oldukça düşüktür. • Türk Eğitim Sistemi aşırı merkeziyetçidir. Okulların kaynak, yetki ve özerkliği yoktur. Ayrıca okullar, sınav sonuçlarından sorumlu tutulmamaktadır. • Öğretmen kalitesi oldukça düşüktür. Öğretmen eğitimi için ulusal bir çerçeve geliştirilememiştir.Bu bağlamda analiz ettiğimizde,başarı durumu düşüktür.Bu sınavlar ile başarı sağlanması için sistemin diğer ülkelere benzer şekilde işlemesi ve öğrenciler,Finlandiya örneğinde olduğu gibi,metodunu ve yöntemini bu örneğe göre yapabilir ya da geliştirebilir.Bu şekilde öğrenciler ve öğretmen kazanım sağlar ve bu sınavlarda,başarı düzeyi yükselir.Biz de bu başarılı ülkeler ile rekabet halinde ve dayanışma içerisinde olarak sistemimizi geliştirerek eğitim sistemini Türkiye de,üst seviyelere çıkarabiliriz.Sınavsız değerlendirme,bazı alanlarda yapılabilir.Ama mülakat önemlidir.Kişiyi tanımak ve ona göre işe almak ya da sınava almak,sağlıklı bir metot olabilir.Öğrenciyi her alanda sınava tabi tutmak doğru değildir.Rekabet başka şekilde de yapılabilir ya da sağlanabilir.Ona uygun bir altyapı oluşturulabilir.Bu şekilde de,yeni düzen ve sistem ilerleme gösterebilir.
|
|
|
Post by rabiaelicora on Aug 30, 2016 16:39:13 GMT
Ulusal sınavlar (özellikle zamanın OKS,SBS sınavları) öğrencinin direkt olarak bilgisini ölçen tarzda sorular soruluyor, öğrencinin düşünmesine yönelik edindiği bilgileri yorumlaması sağlayacak tarzda sorular sorulmuyor, sorulsa da etkili ve başarılı olmayacaktır çünkü sınav süreleri yeterli gelmeyecektir çünkü daha çok düşünme ve emek isteyen sorulardır bunlar, ayrıca böyle sorular sorulduğunda soru sayısında da bir azalmaya gidilmesi gerekir. Bahsettiğim soru tarzına aşina olmak için temelden eğitim gerekir şu an uygulamadaki ezberci sistemde bu tarz yoruma, düşünmeye dayalı açık değildir. Görüşlerimi belirtirken kendi öğrencilik hayatımı göz önünde bulundurdum, zira hala yorum ve düşünme gerektiren sorularda zorlanıyorum. Eğitim sistemimizde bir düzenleme yapılarak öğrencinin düşünmesini, yorumlamasını en önemlisi deneyimleyerek öğrenmesine imkan tanınması gerekir. Sonucunda ise uluslar arası sınavlarda başarıya ulaşabileceğimizi ve düşünen yorumlayan bireyler yetiştirebileceğimizi düşünüyorum. (ders içi notlar ve konuşmalar)
|
|
|
Post by pinarbayik on Aug 30, 2016 17:39:57 GMT
kpss teog ales kopya çekilmedigi sürece ve sorular çalınmadıgı sürece iyi bir sistemdir ama ygs ve lys gibi gibi sınavlar olmaması ögrencilerin lisede keşfettikleri yetenek ve becerilrine göre bölüm seçmeleri okul sınavlarının önemi arttırmalı ögrencilerin diploma notlarıyla üniversiteler veya daha farklı alanlara yönelmesi gerekir...
|
|
|
Post by hulyasahin on Aug 30, 2016 20:40:25 GMT
kpss teog ales kopya çekilmedigi sürece ve sorular çalınmadıgı sürece iyi bir sistemdir ama ygs ve lys gibi gibi sınavlar olmaması ögrencilerin lisede keşfettikleri yetenek ve becerilrine göre bölüm seçmeleri okul sınavlarının önemi arttırmalı ögrencilerin diploma notlarıyla üniversiteler veya daha farklı alanlara yönelmesi gerekir... . Diploma notları bence şişirilmiş gerçeği yansıtmayan notlardır. Bence hangi sınav sistemi getirilirse getirilsin eleştirilecek yönleri olucak. Bunun sebebi ise sistemden ziyade sistemi yapan, yaptıran ve arkamızdaki dayıların suçu olduğunu düşünüyorum. Kısacası sistemi adaletsiz hale getiren yine biziz. Hangimi demiyor ki bir torpil olsada atansak veya geçsek? Bence şuan sistemi eleştireceğimize kendimizi eleştirmeliyiz. Kendimizi değiştirmeyle başlamalıyız işe.
|
|
|
Post by hulyasahin on Aug 30, 2016 20:46:28 GMT
Bu sınavlar olsa da olmasa da kimse halinden hoşnut değil ama eğer olmasaydı mülakat sistemi ya da not ile sıralama yapılabilirdi bu da güvenilirliği düşürürdü.Güvenilir olmasına rağmen yinede bir sürü olay ortaya çıkıyor sınavların iptal edilmesi kopya olayları gibi.Birde bunu mülakat sisteminde düşünürsek güvenilirlik kelimesinden bahsedemeyiz.Bu sınavlara katılımı azaltırsak bazı sorunları çözebiliriz çünkü bütün hayatımızı bir sınav sonucuna bağlar duruma geldik. Sınavlara katılımı azaltmaktan kastın nedir acaba ?
|
|
|
Post by bahararsln on Aug 30, 2016 21:05:15 GMT
Bu konuda Tuncay arkadaşımıza katılıyorum. Birşeyler eklemek gerekirse kesinlikle bu sınavların kaldırılması yerine sınava girecek olan adayların yeteneklerini araştırmak, onların yetenekleri doğrultusunda bir sınav dönüştürülebileceğine inanıyorum. İlkokula girdiğimiz andan itibaren sınavlara tabii tutulduğumuz için her öğrenci sınavı geçebilmek için çalışıyor. Birşeyler öğrenmek için çalışmıyor. Bu TEOG, LYS veya YGS vb. içinde geçerli. Ayrıca öğrencilerin çoğubu sınava son bir sene boyunca çalışmaktadır. Bu da öğrencilerin sadece sınavda başarılı olmak tabiri caizse yarışı kazanabilmek için yaptığını bize gösteriyor. Belki istatistikte Türkiye ortalama bir başarıya sahip olabilir fakat iş icraate, gerçek hayatta bunları gerçekleştirmeye gelince işte o zaman Türkiye'nin başarı oldukça düşmektedir. Bunların olmaması için öğrencinin kendi yetenekleri veya ilgi alanı doğrultusunda çalıştığı zaman hem Türkiye'nin hemde öğrencinin başarılı bir birey olma konusunda daha başarılı olacağını düşünüyorum.
|
|
|
Post by elifsari on Aug 30, 2016 22:26:47 GMT
PISA, yani Uluslararası Öğrenci Değerlendirme programı. OECD bu uygulama için 15 yaşı seçti. Okuma, matematik ve fen bilgisi alanında öğrencilere sorular sordu. Öğrenciler öğrendiklerini günlük hayata uygulayabiliyorlar mı, buna baktı. Ülkelere eğitim politikalarını değerlendirmeleri noktasında yol gösterdi. Türkiye bu sınavlarda ortanca düzeyin altında kaldı. Bu sınavlarda bölgeler arası farklılıkları, okullar arası farklılıkları, sosyo ekonomik durumları, göz önünde bulundurduğumuzda bu farklar gittikçe daha da korkunç hale geliyor. Fırsat ve imkan eşitsizliği çok net bir şekilde ortada. Eğitim kalitesiyle alakalı bir sıkıntı var. Ne yazık ki Türkiye, PISA sonuçlarından en az yararlanan Ülke durumunda. Bu sonuçlar öğrencilerimizin başarısızlığını değil, Eğitim Politikasının doğru ve olması gerektiği gibi olmadığını gösteriyor. Madem ki öğrencilerin; okuduğunu anlama, okuduğundan sonuçlar çıkarma, bildiğini beceriye dönüştürme, uygulama, eleştirel düşünme becerilerine bakılıyor. O halde, neden buna yönelik bir eğitim verilmiyor? Eğitim, uygulamaya dönük olmalıdır. (Prof. Dr. Ali Bakkal) Eğitimin bel kemiği öğretmendir. "Bir öğretmen nasıl öğrenirse öyle öğretir." Bunu yıkmalıyız.
|
|
orhan
New Member
Posts: 5
|
Post by orhan on Aug 30, 2016 22:36:26 GMT
Ulusal (KPSS, ALES, TEOG, vb.) ve uluslararası (PISA, PIRLS, vb.) düzeyde uygulananan sınavlarda Türkiye'nin başarı durumunu tartışınız. Sınavsız değerlendirme yapılabilir mi tartışınız.
|
|
|
Post by haticeagyarr on Aug 31, 2016 0:31:08 GMT
Türkiyenin uluslararası düzeyde uygulanan sınavlardaki başarı düzeyini yıllara göre incelediğimizde başarının düşük olduğunu görüyoruz. Örneğin Türkiye her PISA sınavında ortanca ve ortalama değerin altındadır. Pısa 2009 ve 2012 sınavlarında görüyoruz ki genelde başarısız olan ülkeler fen bilimlerinde daha başarısıdır. Türkiye de başarısız olan ülkeler arasındadır. Eğer fen bilimlerinde ilerleme görülürse başarı düzeyi daha da artacaktır. Ulusal düzeyde ise Türkiyedeki seçme sınavlarında çok başarılı öğrenciler olduğu gibi çok başarısız öğrenciler de vardır. Bunların yanında orta derecede öğrenciler de mevcuttur.Ancak türkiyedeki eleştirilen sınav sitemi, aslında başarı düzeyine bakılırsa olumlu yanları daha çoktur denilebilir.Gelin bir göz atalım; 2015 yılında devlet üniversiteleri kontenjanı 648.781 iken ,bu kontenjanlara herkes yerleştikten sonra boş kalan kontenjan sayısı 14.247 olmuştur.Daha özel üniversitelerin sayısal verilerini incelemedik bile. Başka bir örneğe bakalım; 2016 yılında TEOG'da 231 bin 425 öğrenci ilk tercihine yerleştirildi. İlk üç tercihine yerleştirilen öğrenci sayısı 550 bin 288, ilk 5 tercihine yerleşen öğrenci sayısı ise 733 bin 76 oldu. Bu veriler bize, sınavlardan istenilen başarı puanlarının gayet de istenilen düzeylerde rakamlar olduğunu göstermekte.Elbette ki başarısız olan bir kesim de var.Ancak tamamen olumsuz bir eleştiriyi hak edecek bir eğitim sistemimiz olduğu kanısı yanlıştır. Başarması hedeflenen kitle ,amaca ulaştıysa en azından bu şekilde bakarak belli bir seviyede başarı gösterilmiştir diyebiliriz. Türkiyede yapılan sınavlara genellikle eleştirel bir gözle bakılmakta. Çoktan seçmeli sınavlara her zaman 'sallama' ihtimali yüksek ve şansla başarı elde edilebilirmiş gibi bir yorum getirilmektedir.Sınavların yetenek bazlı olması gerektiği ya da eğitimin sınavsız olması daima tartışma konusu olmuştur.Ancak bunu söyleyenler , yetenek değerlendirmeli bir alımda,jürinin kişisel yorumunu ve bu alımlardaki etkisini yok saymaktadır.Yahut sınavsız bir eğitim isteyenler , ülkemizin eğitim kurumları yetersizliğini hiç düşünmemektedir.Bütün bu eleştirilere aslında çok da basit bir cevap sunabiliriz; İnsan,hayatı boyunca bir takım şeylere karar vermek zorundadır.Yaşamını bu şekilde devam ettirir.İnsanın hayatı, en basit bir konudan en kompleks bir olaya kadar bir bakıma 'karar verme'ler toplamıdır. Kısaca insan hayatında 'ölçme' ve 'değerlendirme' doğal olarak var olagelen kavramlardır.Güncel hayatta ölçme gerektirmeyen bir uygulama bulmak zordur. Günlük hayatta her zaman kullandığımız 'karar verme' işini, 'eğitimde sınav olmamalı' diyerek elimizin tersiyle itiyoruz.Tutarlılık bunun neresinde? Ayrıca eğitimdeki sınav uygulamaları kişinin içindeki potansiyeli ortaya çıkarmada,kişiyi öğrenmeye teşvik etmede,kişinin davranışlarını düzenleme ve ona yeni davranışlar kazandırma konusunda hayli önemli bir yere sahiptir.Sınavsız bir eğitim sistemimizin olması düşünülemez. Bilenle bilmeyeni birbirinden ayırmak için daha güvenli bir yol yoktur.(Ali BAYKAL'ın 'Bu PISA yine acılı olmuş' adlı makalesindeki sayısal verilerden yararlanılmıştır)
|
|
|
Post by ggurelsserife on Aug 31, 2016 5:41:08 GMT
Eğitim bütün insanlar için bir hak ve bir görevdir. Herkesin en yüksek düzeyde eğitim görmesi için fırsatların hazırlanması önemlidir. Ancak toplumların çoğunda kaynaklar hep kıt, istekler hep sınırsızdır. Seçme ve yerleştirme sınavlarının yapılmasının amacı ilk olarak ,eğitim talebinin arzını aştığı durumlarda kaynakları en çok hak edenleri ve en verimli kullanabilecek olanları seçmedir. İkinci olarak ise, talep ne kadar az kontenjan ne kadar fazla olursa olsun adayların ön koşulları karşılayıp karşılayamadıklarını ölçmedir. Kimi zaman ikisini de karşılamayı amaçlayan sınavlar da yapılabilir. Ulusal sınavlarda sınava katılanların başarısız olması, sınav süresinin yetersiz olduğu ve yıllarca süren eğitimin bir kaç saatte ölçülemeyeceği gibi bir nedene bağlanmaktadır.Ancak bu doğru değildir. Çünkü; ölçme sürecinin,ölçülen boyutun gelişim süreci ile orantılı olması zorunlu değildir. Ölçmenin süresi değil geçerliliği ve güvenilirliği önemlidir. Başarısız olma nedenlerinden biri olarak da,çoktan seçmeli sınav türü kullanılması ve bu sınav türünün ezbere yönelik olması gösterilmektedir.Ancak açık uçlu soruların da ezbere dayalı olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca çoktan seçmeli sorular bilginin yanı sıra kavrama, yorumlama,değerlendirme,irdeleme gibi üst düzey bilgileri de ölçmektedir. Ve yine bugün Türkiye'yi çoktan seçmeli sınavlarla seçilmiş yöneticiler yönetmekte ve eğiticiler eğitmektedir.Bunların hepsi alanlarında sadece ezberle başarılı olmamışlardır. Sorun seçme sınavlarında çoktan seçmeli testlerin kullanılması değil, tüm okul eğitiminin çoktan seçmeli testlere göre yönlendirilmiş olmasındadır. Uluslararası sınavlardaki başarısızlıkların nedenlerinden biri eğitim sistemimizdeki bozukluklardır.Örneğin; Bizim sistemimizde ise ilk aşamada çocuğa 57'yi 3'e bölersen kaç çıkar diye sorulur.Çocuğa bir üst kademede bu defa 157'yi 3'e bölersen kaç çıkar diye sorulur.Yine aynı şekilde bir üst kademede 157'nin karekökünü alırsan kaç çıkar diye sorulur. Dünya'da yapılan sınavlarda ise çocuğa 57 tane kıyafetin var bunları 3 dolaba bölersen kaç kıyafet kalır şeklinde soru sorulması ve çocuk bir üst kademeye geçince ise 57'yi 3'e bölmekle ilgili bir problem yazdırılması önemlidir.Yani bizim eğitim sistemimizde onların yaptığının tam tersi bir şekilde sorulan sorularla öğrencilerin hayal güçleri sınırlandırılmış ve yaratıcılıkları söndürülmüştür.Türkiye'nin Pisa'da başarısız olmasına neden olan bu gibi bir çok neden vardır. Bu başarısızlığı başarıya dönüştürebilmek için öncelikle öğrencilerin hayal güçlerini sınırlandıran sorular sormaktan vazgeçilmeli ve öğrencilerin okuduklarını kavramaları için eleştirel düşünme, bilimsel yaklaşım ve yaratıcı eyleme öncelik tanınmalıdır. Sınavların yerine kullanılabilecek başka alternatif olmadığını düşünüyorum.Sınavların yerine kullanılabileceği söylenilen portfolyo,ruprik,grid gibi performans göstergeleriyle öğrenci başarısının güvenilir ve geçerli bir şekilde ölçülmeyeceği kanaatindeyim.Bunlar sınıf dışı etkinlikler olduğundan dolayı öğrenci farklı kaynaklardan kopya çekebilir ve gereğinden fazla yardım alabilir. Kaynakça: www.youtube.com/watch?v=d7MAMhiDsVk Prof.Dr.Ali Baykal-Sınavlardan sınav beğen ÇOKTAN SEÇMELİ SINAVLAR YERİNE AÇIK UÇLU SINAVLAR KULLANILAMAMASININ NEDENLERİ NELERDİR?
|
|
|
Post by ggurelsserife on Aug 31, 2016 7:43:43 GMT
Türkiye’de ulusal sınavlarda kolay okunması açısında ve yazılı sınavlara göre daha pratik olması açısında çoktan seçmeli sınavlar kullanılır. Bu sınavlara başvuran sayısı çoktur ancak alınacak kişi sayısı azdır. Bu yüzden bu sınavlar zordur. Bence KPSS veya benzeri sınavlardan sonra bir mülakat sistemi olmalı çünkü belki de o mesleğe hiç yeteneği olmayan mesleği bilmeyen insanlar sırf matematik Türkçe derslerini iyi biliyor diye iyi yerlere gelebiliyorken, matematiği kötü mesleğine aşık insanlar açıkta kalabiliyor buda sistemde bir adaletsizlik olduğunu gösteriyor. Aynı şey diğer sınavlar içinde geçerlidir. YGS VE LYS gibi sınavlarda her şey bir sınava bağlanıyor öğrencinin geçmişteki başarıların sadece az bir yüzdesi puanına ekleniyor. Ancak son yıllardaki TEOG’la yapılan her yıl belli sınavların devlet eliyle yapılması bence bu eşitsizliği ortadan kaldırmasa da azaltıyor Türkiye’nin uluslararası sınavlardaki başarısı PISA 2009 verilerine göre 2012 yılında 5- 10 puan arttırmıştır. Ancak ortalama artmıştır sırlamada gerileme olmuştur. 2012’de PISA ‘ya yeni katılan 6 ülkeden yalnızca 3’ü geçilebilmiştir. Ortalamanın üzerindeki ülkelerin Fen Bilimleri testlerinde daha başarılı olduğu görülmektedir. Buradan çıkarılması gereken sonuç eğer Fen Bilimlerine gerekli önem verilirse bilimsel yaklaşımalar arttırılırsa ülke uluslararası alandaki sınavlarda başarı elde edebilir. Sınavsız değerlendirme olmaz sınav kaygıdır kaygıda içine biraz başarıyı getirir. Ancak istenen başarı sınav sisteminin çağa ve öğrencilere göre yeniden düzenlenmesiyle olur. (Kaynak ders içi notlar ve Ali Baykal bu PISA yine acılı olmuş usta makalesi. ) Öncelikli olarak dediklerinize katılıyorum fakat Türkiye'ye de sözlü sınav kavramına veya mülakata kesinlikle karşıyım. Çünkü her ne kadar inkar edilsede ülkemizde ''dayın varsa arkan sağlamdır.'' cümlesiyle karşı karşıyayız. Yani kalkıpta KPSS sınavından ardından mülakat konması demek puanı yüksek olan öğrencinin düşük olana göre pardon dayısı olana göre bir adım geridedir diye düşünüyorum. Bunu nasıl önüne geçilmeli öncelikle buna önem verilip araştırılmalıdır. ''Sınav kaygıdır'' sözünüzde de haklısınız ama başarıyı getirebileceği konusuda tartışmaya açık bi konu. Ben şahsen kaygının başarıyı düşürebileceği kanısında olmakla birlikte sınavın olması taraftarıyım. Tabi bu ardından şöyle bi soruyu getiriyor? Nasıl bir sınav olmalı ? Tam bu nokta da '' 2 saate sığdırılan oks ygs lys değilde şuan TEOG sınavını destekliyorum. Çünkü her sene yapılması öğrencinin başarsını ifade edilmesi konusunda daha etkili zamana yayıldığı için. PISA sınavına gelince dediklerine kesinlikle katılıyorum. Hülya arkadaşımın diğer söylediklerine katılıyorum.Fakat bende mülakat sistemiyle yetenekli olanların seçildiğini ve mülakat sisteminin gerekli olduğunu düşünüyorum.
|
|
|
Post by serkanergun on Aug 31, 2016 7:51:11 GMT
PISA sınavlarının bulgularının ve Türk Eğitim Sistemi’nin analiz edildiği raporlarda ve araştırmalarda bazı önemli sorunların bulunduğu belirtilmektedir. Bu aksaklıklar şunlardır: (Dinçer ve Kolaşin, 2009; Acar, 2008; Gültekin, 2007; Dünya Bankası Eğitim Raporu, 2006; Maya, 2006; Berberoğlu ve Kalender, 2005 ve Gedikoğlu, 2005) • Türkiye’de eğitim sisteminin yapısı uluslararası normlara uygun değildir. • Türk Eğitim Sistemi, çok az öğrenciyi iyi eğitmekte ancak öğrencilerin çoğunu başarısız kılmaktadır. • ÖSS ve benzeri sınavlar, eğitim sisteminde kaliteyi düşürmekte, öğrenci ve öğretmen kalitesini desteklememektedir. • Yaşam boyu öğrenmeye gereken önem verilmemektedir. Yaşam boyu öğrenmeye katılan yetişkinlerin oranı AB üyesi ülkelerde ortalama % 12 iken, Türkiye’de ise % 2’dir. • Gelişmiş ülkelerde zorunlu eğitim süresi genelde 9 yılın üzerindedir. Türkiye’de bu süre 8 yıldır ve gelişmiş ülkelerdeki eğilimle örtüşmemektedir. • Türkiye’de öğretmen ve derslik başına düşen öğrenci sayısı oldukça yüksektir. • Bütçeden eğitime ve araştırmaya ayrılan pay, öğrenci başına yapılan harcama düzeyi ve kişi başına düşen milli gelir oldukça düşüktür. • Türk Eğitim Sistemi aşırı merkeziyetçidir. Okulların kaynak, yetki ve özerkliği yoktur. Ayrıca okullar, sınav sonuçlarından sorumlu tutulmamaktadır. • Öğretmen kalitesi oldukça düşüktür. Öğretmen eğitimi için ulusal bir çerçeve geliştirilememiştir.Bu bağlamda analiz ettiğimizde,başarı durumu düşüktür.Bu sınavlar ile başarı sağlanması için sistemin diğer ülkelere benzer şekilde işlemesi ve öğrenciler,Finlandiya örneğinde olduğu gibi,metodunu ve yöntemini bu örneğe göre yapabilir ya da geliştirebilir.Bu şekilde öğrenciler ve öğretmen kazanım sağlar ve bu sınavlarda,başarı düzeyi yükselir.Biz de bu başarılı ülkeler ile rekabet halinde ve dayanışma içerisinde olarak sistemimizi geliştirerek eğitim sistemini Türkiye de,üst seviyelere çıkarabiliriz.Sınavsız değerlendirme,bazı alanlarda yapılabilir.Ama mülakat önemlidir.Kişiyi tanımak ve ona göre işe almak ya da sınava almak,sağlıklı bir metot olabilir.Öğrenciyi her alanda sınava tabi tutmak doğru değildir.Rekabet başka şekilde de yapılabilir ya da sağlanabilir.Ona uygun bir altyapı oluşturulabilir.Bu şekilde de,yeni düzen ve sistem ilerleme gösterebilir. "öğrenciler,Finlandiya örneğinde olduğu gibi,metodunu ve yöntemini bu örneğe göre yapabilir " ben bu cümlenize pek katılmıyorum. Bence ülkelerin eğitim sistemleri birbirinden aynen alınarak uygulanamaz. Eğitim sistemleri tamamen milli, toplumsal yapıya ve toplum kültürüne uygun olmalıdır. Finlandiya da başarılı olan, ya da Amerika'da Avrupa'da başarılı olan bir eğitim sistemi bir başka üülkede başarılı olmayabilir. Veya tam tersi bu ülkelerde başarılı olmayan bir sisitem başka ülkelerde başarılı olabilir. Önemli olan bence sistemden ziyade sistemin toplumun kültürüne ve yapısına ne kadar uyduğudur. Eğitim sisteminin Politik, Sosyal ve Felsefi temellerinin gözardı edilmemesidir. Eğitim harcamalarında kamusal harcamaların iyi hesap edilmesi gerekir ve bunlar bütün eğitim sistemini etkilemektedir.
|
|
|
Post by sevgimelekyazici on Aug 31, 2016 8:10:44 GMT
Türkiye’nin Uluslararası bir sınav olan PISA’daki başarısına bir göz atalım. Yapılan araştırmalara göre PISA 2009’da Okuduğunu Kavrama testinde 39. Matematik ve Fen testlerinde ise 41. olmuş. PISA 2012 sınavında da Okuduğunu Kavrama testinde 42, Fen testinde ise 43. Ve Matematik’te de 44. olmuş. Neden mi? Yapılan araştırmalarda PISA da başarılı olanların fen bilimleri alanında başarı gösterdiği görülmekte. Fakat ortancanın altında bir başarı gösteren Türkiye özellikle bu alanda başarısızlık göstermekte ve 65 ülke arasından 56. sırada olmakta. Gelelim şimdi de Ulusal sınavlara. ÖSYS sonuçlarına göre 1 milyon adayın yarısı soruların yarısını bilememekte, yaklaşık 400 bin aday matematik testinde 50 sorudan 10 net puan çıkaramamakta, yaklaşık 300 bin adaydan yarısı fen testinde 60 sorudan 8 tanesini bile çözememektedir. Bu sonuçlara bakacak olursak da ulusal sınavlarda da başarılı olamamaktayız. Peki neden? Neden onca insan bunca emek verdiği halde, kıt kanaat geçinen aileler bile zar zor para denkleştirip onları dershanelere gönderdiği halde durum bu? Neden sürekli sınav sisteminde değişiklikler oluyor da bireylere kalıcı davranış değişikliği yaratan okullarda, eğitim sisteminde düzenlemeler olmuyor? Bence sistemin en temelinden yani ilkokullardan düzeltme işlemlerine başlanmalı. Ayrıca yapılan araştırmalarda; kadın erkek eşitsizliği sorunu kalktığında, ortalama okullaşma süresi arttığında, kişi başına düşen milli gelir arttığında, bireylerin araştırma olanağı ve internet kullanım olanağı arttığında (yani bilgiye ulaşma olanakları arttığında) ve bunun gibi daha pek çok durumda iyileştirme söz konusu olduğunda daha başarılı bireyler yetişmekte olduğu saptanmıştır. Ülkemiz için de bu alanlarda iyileştirme şart. Ancak bu durumda başarıya ulaşabiliriz. Bir diğer konu da bireyleri değerlendirme. Sınavsız değerlendirme söz konusu olabilir mi? Evet sınavlar tamamen gerçek başarıyı yansıtmıyor. Yıllarca biriktirilen emeklerin birkaç saatte sınanması ne kadar doğru? Ya da zenginin fakire göre daha donanımlı bir eğitim alması fakat aynı sınavla değerlendirilmesi adaletsizce. O zaman bu sınav sisteminden kurtulalım başka bir seçenek oluşturalım diyesi geliyor insanın. YGS'yi ele alalım mesela. Sınavsız onca kişiyi nasıl Yükseköğretime alacağız? Prof. Dr. Ali Baykal hocanın birkaç fikri var bu konuda. Bunlar: 1. Kura ile seçme, 2. Yükseköğretimdeki kontenjanları açık artırmaya alma, 3. Tavsiye mektubu ile öğrenci alma, 4. Ortaöğretim başarı puanlarına göre sıralama. Bunların en mantıklısı Ortaöğretim başarı puanına göre sıralama olarak geliyor bana. Fakat düşününce bu da güvenilir değil. Şişme puanlarla öğrenciler hak etmedikleri puanlara sahip olabilirler. Kopya faktörü söz konusu olabilir. Ya da bu durum öğrenciyi not dilencisi durumuna düşürebilir. Bu nedenle değerlendirme bakımından yine en doğru yöntem sınav sistemidir ve sınavsız değerlendirme çok daha yanlış bir değerlendirme olur. KAYNAKLAR: www.egitimtercihi.com/yazar/ali-baykal/12357-bu-pisa-yine-acili-olmus-usta.htmlwww.academia.edu/25064487/%C3%96SYS_KONUSUNDA_CAN_ALICI_SORULARA_CAN_SIKICI_CEVAPLAR
|
|
|
Post by humeyra5asar on Aug 31, 2016 8:33:27 GMT
Sınavlar en küçüğünden en büyüğüne kadar önemli birer ölçme araçlarıdır. Türkiye’de de sınavlar bireylerin hayatlarında oldukça söz sahibidirler. Bilginin ölçülmesinde yarar sağlamasının yanında problem şu ki insan hayatında işler sadece bilginin ölçülmesiyle bitmiyor. Daha doğrusu bunun öncesi ve sonrasının da sağlam bir temele oturtulması gerek. Ayrıca bazı yeterliklerin (yetenek) ölçme algısı da içeriğe uygun olması gerekmektedir. ‘Memuriyet’ başlığı altında, yıllarca farklı alanlarda eğitim almış kişilerin aynı sınava tâbi tutulması bireylerin kendilerini geliştirme noktasında alanlarına bir katkı sağlamamaktadır. Bunun yanında alan bilgisi testlerinin eklenmesi iyileştirmeler nezdinde umut veriyor. Eğitim ve meslek programlarının çeşitli olması sınavların da çeşitliliğini gerektirmektedir. Ülke içindeki sınavlarda bireylerin kabiliyetlerine göre nitelikli ölçme ve değerlendirmelere tabi tutulması ülke dışındaki sınavlarda da etkili olacaktır.
|
|