|
Post by furkanakman on Aug 29, 2016 21:13:03 GMT
Sınavlarımız da ki başarı durumumuza baktığımızda senelerce testler çözülmesine , raporlar alınıp okullara gidilmemesine , dersanelere paralar verilmesine rağmen durumuz ortada . Öncelikle bu başarısızlıklara neden olan sebepleri ortaya koymalıyız. Örneğin aileler çocuklarına ders çalışmalarını söyleyip baskı kurmaktan başka ,öğretmenler daha ilk dersten sınavla korkutmaktan başka ne yaptı? ne kadar dertlendiler acaba ? Öğrencilere bir kelam daha öğretmek için ne kadar yeterliydiler? devlet sorunlara eğitimin gelişmesi için nasıl bir yol izledi yada ne yaptı veya yaptıkları ne kadar yeterliydi? Bunlar gibi birçok meseleleri masaya yatırıp alanında uzman kişiler tarafından sorunların devlet desteğiyle acilen çözülmesi lazım. Bir nesil daha boş yetiştirilmemeli bu memlekette. Milli değerlere uygun şekilde örnek ülkelerin sistemlerinden yararlanıp uzun araştırmalar sonucu memleketimize uygun ,eğitim sistemimizi ileriye taşıyacak uygulamalarla başarıya doğru ilerlemeliyiz. Ali Baykal hocamız bir makalesinde şu tespitleri çok ilgimi çekti ; ÖSS , lgs gibi sınavlardan başarısızlık elde edildikten sonra bahaneler uydurup bu bir sırlama sınavıdır başarısızlıkları ayırmak için yapılacaktır denir. 2003 PISA araştırmalarına göre ülkemiz 40 ülkeden matematikte 34 , okuduğunu kavramada 33 , fen bilgisinde 35 , problem çözmede 36 oldu. Türkiye’ nin geçtiği ülkelerde Endonezya ve Tunus gibi ülkeler . PISA araştırmalarının düşük olmasını da yoksulluk bahane edilirdi fakat OESD aynı günlerde başka bir sonuç daha duyurdu . Türkiye en müsrif ülkeler arasındaydı. Aslında durum ayan beyan ortada bizler başarısızlıklarımıza bahane uydurmaktan başka bir şey yapmıyoruz ve mücadele etmiyoruz. Tabi bu başarısızlıkları etkileyen yadsınamayacak kadar birçok etkende var . PISA başarısı ile örtüşen etkenlerden birkaç örnek verecek olursak kadın erkek eşitsizliği göstergesi, kadın erkek eşitsizliğinde sıralamasındaki yeri , ortanca yaş ,sabit geniş bant internet abonelerinin yüzdesi , insani gelişim göstergesi , ölüm oranı gibi daha bir çok bulunmakta . Her uygulamada ölçme aracı bulunmakla beraber eğitimde en yaygın ve kullanışlı ölçme aracı sınavdır çünkü bu sayede ölçme ve değerlendirmenin asıl amacı olan eğitimin irdelenmesi de daha güvenilir olur . Sınavsız bir değerlendirme de olabilir ama ne kadar yeterli olur ülkemizde ne kadar işler? Tabi farklı teknikler geliştirilebilir ama bunlar ile insanlar arası eşitliğe önem vermeli , hak hukuk çerçevesi içinde duyarlı , kullanışlı ve geçerli olmalıdır. Artık bu memlekette hiç kimse adamını bir yerlere yerleştirmemeli hak eden hak ettiği yerde olmalıdır .Eğitimi tam anlamıyla irdeleme ve insanları seçmek için sınavlar kaçınılmaz bir gerçek fakat daha güvenilir , yararlı , etkin ,amacına uygun olmalıdır.
|
|
|
Post by Hakan Aldemir on Aug 29, 2016 21:49:55 GMT
Türkiye ulusal ve uluslararası sınavlarda başarı elde ediyor fakat mutlak başarıyı elde edemiyor. Her yıl sınavlarda ortalama ya azalıyor ya da yükseliyor. Bir sene yükseldiyse diğer sene başarı azalıyor. Türkiye'nin başarı oranı hala dengede değil. Böyle eleyici sınavlar oldukça başarı oranı azalacaktır da yükselecektir de. Türkiye bazı alanlarda özellikle matematik alanında diğer Avrupa ülkelerinin gerisinde ama Türkiye bu alanlarda dengede olmaya ya da diğer ülkelerden yüksek olmaya çalışmalıdır. Bana göre sınav olmalıdır. eğer sözlü sınavlar olursa öğrencilerin bilgi ve becerisi görülemez. Ama yazılı sınavlarda özellikle test sınavlarında yani eleme usulü sınavlarda öğrencilerin bilgileri rahatlıkla ortaya çıkabilir.
|
|
|
Post by esramesci on Aug 29, 2016 22:46:01 GMT
Ülkemizdeki eğitim sisteminin en büyük problemlerinden birisi, adına ezbercilik dediğimiz teoride aldığımız bilgileri gerçek hayatta uygulamayı öğrenemememizdir ve kullanacak ortamın/şartların sağlanamamış olmasıdır.Devlet okuluna giden öğrencilerin hepsi ilkokul 4ten beri ingilizce görüyor fakat hiçkimse ingilizce konuşamıyor. Gene herkes, artık lise 3e kadar zorunlu fen dersi görüyor fakat 2 milyon kişinin girdiği 2016da YGSde fen ortalaması 4,697'yi geçemiyor. Sözel yeteneği çok başarılı olan kimse fen ya da matematik yapamadığı için bu tür sınavlardan düşük netler çıkararak başarısız kabul ediliyor ve sıralamada geri atılarak standart sapmayı / net ortalamasını düşürüp ülke başarı ortalamasını düşürüyor. Aslında tartışmamız gereken Türkiyenin başarı durumu değil başarısızlık nedeni olmalıdır maalesef... Sınava kadar öğrendiğimiz bilgilerin hepsini ezbeleyip sınavdan sonra aklımızda hiçbir şeyin kalmadığı test temelli sistemi kaldırırsak PISA benzeri ölçmelerde ülkemizin başarısının ve kalitesinin artacağını düşünüyorum. İngiltere'de çok yakın bir arkadaşım Cambridge Üniversitesine girebilmek için GCSE sınavlarının yanı sıra sosyal aktivitelerin çoğuna katılıyor ve çalışacak bir iş arıyordu,öğrenci alacak üniversitelerin salt sınav başarı puanlarına göre değil öğrencinin katıldığı aktivitelerle sosyal hayata ne kadar karıştığının ölçüldüğünden bahsetmişti bizdeki durumsa içler acısı. Gene neden başarısız olduğumuzu yukarıdaki arkadaşımız İsmail Çetinkaya da çok güzel anlatmış. Eğitim sistemimizde iyileştirmeye ve hatta reforma giderek , kaliteli öğretmenler yetiştirmeliyiz. Ancak öyle nitelikli öğrenciler yetiştirebilir, eğitim kalitemizi artırabiliriz.
|
|
|
Post by hatice12345 on Aug 30, 2016 6:43:33 GMT
PISA ve PIRLS gibi uluslarası sınavlarda ki türkiyenin başarısızlığını okullar ve bölgeler arasında ki eğitim kalitesinde ki büyük uçurumların olması gibi nedenler veya Alanında yetişmiş öğretmenlerimizin sayısının fazla olmaması gibi nedenler de oldukça etkilidir.maalesef KPSS gibi sınavlarda bir öğretmenin alan bilgisinden çok kendi alanıyla ilgili olmayan sorularla eğitim seviyesi ölçülüyor bu da alanında yeterli olan öğretmen ihtiyacını karşılamıyor.yapılan araştırmalar da bu tür uluslararası sınavlarda başarılı olan öğrencilerin zaten kendi kendine yeterliliği olan, kalkınmış bölgelerimizde bulunduğunu gösteriyor. matematikte Orta Doğu Anadolu ortalaması 395 iken Batı Marmara ortalaması 479 gibi bu da bize PISA matematik test ölçeğinde ortalama 41 puanın yaklaşık bir yıllık okul öğrenimine denk geldiği hesaplanıyor. Bu durumda iki coğrafi bölgemiz arasında iki yıllık bir okul süresi kadar fark olduğunu söyleyebiliyoruz. kuşkusuz okul türleri de Türkiye de eğitimin kalitesini etkileyen etmenlerdendir. PISA gibi sınavlara katılan öğrencilerin başarı durumlarına baktığımızda matematik başarısında fen lisesi öğrencileri ile meslek lisesi öğrencileri arasında tam 277 puan farkı olduğu tespit edilmiştir.bu da bu Türkiyenin başarısız olmasının diğer bir nedeni olabilir özellikle fen lisesinde okuyan öğrenci sayısın meslek lisesinde okuyan öğrenci sayısına göre çok az olması nedeniyle bu tür uluslar arası sınavlar oldukça yaralı okuma-anlama becerilerinde,çıkarım yapılması,karşılaştırılma yapılması birden fazla uzun metinler arasında bağlantı kurabilme gibi üst düzey okuma becerilerini de içermesi bakımından ve ayrıca anadili düzgün kullanma becerilerinin de uluslararası boyutta ölçülmesi bakımından çok önemli sınavlardır.son yıllarda ülkemizin bu sınavlarda çeşitli alanlarda gelişme gösterdiği de bir gerçektir.
|
|
|
Post by Hakan Aldemir on Aug 30, 2016 8:12:38 GMT
Türkiye ulusal ve uluslararası sınavlarda başarı elde ediyor fakat mutlak başarıyı elde edemiyor. Her yıl sınavlarda ortalama ya azalıyor ya da yükseliyor. Bir sene yükseldiyse diğer sene başarı azalıyor. Türkiye'nin başarı oranı hala dengede değil. Böyle eleyici ve zor sınavlar olduğu sürece başarı oranı azalacaktır da yükselecektir de. Türkiye bazı alanlarda özellikle matematik alanında diğer Avrupa ülkelerinin gerisinde ama Türkiye bu alanlarda dengede olmaya çalışmalıdır. Bana göre sınav olmalıdır. Eğer sözlü sınavlar olursa öğrencilerin bilgi ve becerisi görülemez. Ama yazılı sınavlarda özellikle test sınavlarında yani eleme usulü sınavlarda öğrencilerin bilgileri rahatlıkla görülebilir.
|
|
|
Post by sebnemsokul on Aug 30, 2016 9:19:19 GMT
SINAVSIZ DEĞERLENDİRME MÜMKÜN MÜ? Sınavsız değerlendirme imkansız değildir fakat çok zordur. Çünkü sınavsız değerlendirmede sürece; puanlaycı yanlılığı, subjektiflik, mülakatlarda karşılaşılan torpil yardımlaşmaları, sınavsız değerlendirme de puanlama haritası yapılmazsa eğer puanlayıcı puanları merkeze yığma ya da sevilen, sevilmeyen veya tanımadığı öğrencilere uç puanlama yapabilir. Eğer belirli bir değerlendirme kriteri eğitim programcıları tarafından oluşturulup pilot uygulamasıyla denenip basarı elde edilebilirse ancak ozaman uygulanabilir.
|
|
|
Post by serkanergun on Aug 30, 2016 9:21:11 GMT
Bu tartışma konusunda konunun fazlasıyla dağıldığı kanaatindeyim. Burada asıl tartışılması gereken ulusal ve uluslararası sınavlarda ülkemizin durumu olmalıdır. Oysa sınavın kendisi tartışılıyormuş gibi bir izlenim edindim genel itibariyle. Uluslararası sınavlar aeğitim paradigmalarının olmazsa olmaz becerilerini ölçen sınavlardır. Eğitim sistemi ve öğrenme modellerinin önemini ortaya koyan sınavlardır. Ulusal sınavlar ise yordama geçerliğini ölçen, talebin fazla ancak imkanların yetersiz olması nedeniyle başarılı olanların seçildiği sınavlardır. Maalesef ülkemiz bu sınavlarda başarılı görünmemektedir. Gelişen büyüyen bir ekonomiye sahip olmamıza rağmen eğitimde beklenen atılım ve kaliteli bir türlü yakalayabilmiş değiliz. Ülkemizin İnsani gelişim göstergeleri düzeyinde de pek iyi bir noktada olmadığımız ortadadır ve bu durum uluslararası sınavla da bağlantılıdır. Konya Ticaret Odasının yayınladığı Ululararası Öğrenci Değerlendirme Programı ve Türkiye konulu makalede Ahmet Çelik aynen şöyle demektedir: Bu sonuçlar, eğitim-öğretim programlarının geliştirilmesinde karşılaşılan eksiklerin giderilmesinde ve eğitim alanında yapılan araştırmalara kaynak olarak kullanılmaktadır. PISA sonuçları ışığında mutlak bir başarı veya başarısızlık aramak hatalı olacaktır. Böyle olursa, bu üç değişken etrafındaki tartışma ne yazık ki son derece sığ ve kör kalmaya, PISA’nın sınav sonuçları kadar bir bütün olarak veri tabanını incelemeyi öngören felsefesine pek de uymayan bir mecrada devam etmeye mahkûmdur. Türkiye eğitimi, önemli sorunlarla birlikte, daha iyiye doğru gitmektedir. Ülkemiz 2012 yılında AB üyesi olan Bulgaristan ve Güney Kıbrıs’ı geçmiştir. Ama diğerlerinin hâlâ gerisindedir.
Ulusal sınavlar düzeyinde de başarılı olduğumuz söylenemez. Yapılan araştırmalarda ulusal sınavlarda özellikle Matematik ve Fen bilgisi testlerinde başarı ortalaması oldukça düşüktür. Diğer derslerdeki başarı oranı ise çok da iç açıcı değildir. (Ali Baykal, Okuma Metinleri)..
Hal böyle iken, hayatın kendisi bir sınav iken sınavsız bir değerlendirme olmayacağı kanaatindeyim. Arkadaşların mülakat olarak değerlendirdiği şey de bence bir sınavdır. Mülakatta da mutlaka bir ölçme ve değerlendirme vardır.
|
|
|
Post by ugurcelebi on Aug 30, 2016 9:34:49 GMT
Ulusal (KPSS, ALES, TEOG, vb.) ve uluslararası (PISA, PIRLS, vb.) düzeyde uygulananan sınavlarda Türkiye'nin başarı durumunu tartışınız. Sınavsız değerlendirme yapılabilir mi tartışınız. Yurtdışında eğitim almış biri olarak gerçekten fark çok açıkça görülmektedir. Yurtdışındayken oradaki öğretmenler tamamen öğrenci odaklı ve öğrencinin anlamasına yönelik konu anlatımı ve örneklendirmeye yöneliktir. Türkiyede 3 sene boyunca sunulan ve öğrenemediğim bir dersi yurt dışında 5 aylık süre zarfında detaylı ve savunmacı bir şekilde öğrenmem benim için herşeyin, bütün gerçeklerin gün yüzüne çıkmasını sağladı. Bu durum aynı şekilde sınav sisteminde de geçerli olduğu için aynı başarı ve aynı sonucu görebiliriz. Bizim başarı algımız hep sınavdan yüksek almak olduğu sürece bu üzücü başarı durumu yıllar boyu böyle devam edecektir.
|
|
|
Post by serkanergun on Aug 30, 2016 9:36:05 GMT
Bu tartışma konusunda konunun fazlasıyla dağıldığı kanaatindeyim. Burada asıl tartışılması gereken ulusal ve uluslararası sınavlarda ülkemizin durumu olmalıdır. Oysa sınavın kendisi tartışılıyormuş gibi bir izlenim edindim genel itibariyle. Uluslararası sınavlar aeğitim paradigmalarının olmazsa olmaz becerilerini ölçen sınavlardır. Eğitim sistemi ve öğrenme modellerinin önemini ortaya koyan sınavlardır. Ulusal sınavlar ise yordama geçerliğini ölçen, talebin fazla ancak imkanların yetersiz olması nedeniyle başarılı olanların seçildiği sınavlardır. Maalesef ülkemiz bu sınavlarda başarılı görünmemektedir. Gelişen büyüyen bir ekonomiye sahip olmamıza rağmen eğitimde beklenen atılım ve kaliteli bir türlü yakalayabilmiş değiliz. Ülkemizin İnsani gelişim göstergeleri düzeyinde de pek iyi bir noktada olmadığımız ortadadır ve bu durum uluslararası sınavla da bağlantılıdır. Konya Ticaret Odasının yayınladığı Ululararası Öğrenci Değerlendirme Programı ve Türkiye konulu makalede Ahmet Çelik aynen şöyle demektedir: Bu sonuçlar, eğitim-öğretim programlarının geliştirilmesinde karşılaşılan eksiklerin giderilmesinde ve eğitim alanında yapılan araştırmalara kaynak olarak kullanılmaktadır. PISA sonuçları ışığında mutlak bir başarı veya başarısızlık aramak hatalı olacaktır. Böyle olursa, bu üç değişken etrafındaki tartışma ne yazık ki son derece sığ ve kör kalmaya, PISA’nın sınav sonuçları kadar bir bütün olarak veri tabanını incelemeyi öngören felsefesine pek de uymayan bir mecrada devam etmeye mahkûmdur. Türkiye eğitimi, önemli sorunlarla birlikte, daha iyiye doğru gitmektedir. Ülkemiz 2012 yılında AB üyesi olan Bulgaristan ve Güney Kıbrıs’ı geçmiştir. Ama diğerlerinin hâlâ gerisindedir. Ulusal sınavlar düzeyinde de başarılı olduğumuz söylenemez. Yapılan araştırmalarda ulusal sınavlarda özellikle Matematik ve Fen bilgisi testlerinde başarı ortalaması oldukça düşüktür. Diğer derslerdeki başarı oranı ise çok da iç açıcı değildir. (Ali Baykal, Okuma Metinleri).. Hal böyle iken, hayatın kendisi bir sınav iken sınavsız bir değerlendirme olmayacağı kanaatindeyim. Arkadaşların mülakat olarak değerlendirdiği şey de bence bir sınavdır. Mülakatta da mutlaka bir ölçme ve değerlendirme vardır. Ayrca; Ortaöğretim giriş sınavlarına katılan adayların büyük bir kısmı sınavı kazanamamakta ve öğrenim görmek istedikleri okullara yerleşememektedirler. Türkiye’de öğrenciler sorulan 100 sorunun yaklaşık dörtte birini doğru yanıtlayabiliyorlar. Bu öğrencilerin sınavda düşük düzeyde başarı gösterdiklerini göstermektedir. PISA’da uygulanan her üç alanda da ( okuma, fen bilgisi matematik) Türkiye’nin puan ortalamaları OECD ülkelerinden oldukça düşüktür. 2003 yılında Türkiye öğrencilerinin yaklaşık yüzde 37’si okumada ve 52’si ise matematikte oldukça düşük düzeyde başarı göstermiştir. 2006 yılında OECD ülkelerindeki en yüksek düzeydeki öğrencilerin oranı, Türk öğrencilerinin en yüksek düzeyde bulunan oranının yaklaşık olarak matematikte üç, okumada dört ve fen bilgisinde dokuz katıdır. (Ahi Evran Ünv. Kırşehir Eğitim Fakültesi Dergisi (KEFAD) Cilt 11, Sayı 3, Aralık 2010) Bu durumda başarıdan söz etmek mümkün olmamaktadır. Ancak burada şu konu tartışılabilir. ACABA ÜKLEMİZİN ULUSAL VE ULUSLARARASI DÜZEYDE EĞİTİMDEKİ BU DURUMUNUN TEMEL SEBEPLERİ NELERDİR? KUşkusuz bu sorunun bir çok yanıtı olacaktır. Yanlış eğitim yöntem ve staratejileri, öğretim yöntemleri, Öğretmen yetersizlikleri, Milli Eğitimin Eğitim sistemindeki süreklli oynamaları, Öğrencilerin fiziki, bilişsel durumları, ilgi ve tutumları vs.... Temennim ülkemizin dogru bir eğitim sistemine en kısa zamanda kavuşması, öğretmenlerimizin kendilerini sürekli gözden geçirmesi, başarılı ilk, orta, yükseköğretim insanlarını yetiştirebilmesidir.
|
|
|
Post by emrahbay on Aug 30, 2016 9:46:35 GMT
Ulusal (KPSS, ALES, TEOG, vb.) ve uluslararası (PISA, PIRLS, vb.) düzeyde uygulananan sınavlarda Türkiye'nin başarı durumunu tartışınız. Sınavsız değerlendirme yapılabilir mi tartışınız. Öncelikli olarak forumda PISA sınavlarının sonuçları ile ilgili bahsetmiş arkadaşlarımızın ele aldığı hususlar dışında PISA sınavının kendisi hakkında bir bilgi vererek ulusal anlamda yapılan bu sınavın Türkiye derecesine göre tartışma yapacak olursak; "Açılımı “Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı” olan PISA, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından üçer yıllık dönemler hâlinde, 15 yaş grubundaki öğrencilerin kazanmış oldukları bilgi ve becerileri değerlendiren bir araştırma projesidir" Pısa sınavları normal örgün eğitim branş derslerinin kapsamıyla beraber bunların dışında motivasyonlarını, görüşlerini, öğrenme şekillerini, okul ortamı, aile, çevre ile ilgili verileri toplayarak bunların eğitim üzerindeki etkisine bakmıştır. Yani bunu göz önünde bulunduracak olursak ülkemizin gelişmişliğinin diğer ülkelere oranla kıyas yapıp eğitim durumunun gelişmişlikle çevreyle aileyle ilgisi araştırma konusu olmuştur. Bu sonuçlara oranla da Türkiye'nin ilk 2003 yılında girmiş olduğu pısa değerlendirmesine 2006, 2009 ve 2012 yıllarındaki değerlendirmelere oranla daha düşük bir seviyede olduğunu görmekteyiz yani türkiye bu sonuçlara bakarak kendini daha ileriye götürmek için hızla yarışmış ve sonuçlarınında emeklere binaen okullaşma oranının ve kalitesinin arttığı gözlemlenmiştir. Ancak buna rağmen başarı durumu olarak bir çok ülkeninde gerisinde kalmıştır. Sınavsız değerlendirme sistemi olarak İnsan olduğu müddetçe bir sınama durumu ve seçme durumunun göz ardı edilmesi imkansızdır. Çünkü her alanda kendi tecrübe bilgi seviyesine göre bir nesil arasından en uygununu seçme ve yerleştirme yapılması gerekmiştir. Ancak bu sınav sisteminin ulusal ve uluslar arası sınavlar gibi olduğu şekilde olması gerekir gibi bi kanı yanlıştır. Çünkü Bireylerin farklı tarzlarda farklı zeka türlerine sahip oldukları ve herkesin bu başarı testlerinde başarılı olabileceği anlamına gelmez, bu yüzden sınav sisteminin değiştirilmesi ve değerlendirme tarzı bir sınav sistemi olması daha uygun olur. Ayrıca sınavsız değerlendirme derken zaten değerlendirmede bir sınav şekli değil midir ? Mesela ilk olarak proje bazında sınava girmeden de bir değerlendirme yaparak matematik sonuçlarını 2-3-4 sınıflarda kazanımlar olarak değerlendirmede bulunmuşlardır. Kaynakça turkishstudies.net/Makaleler/1594091259_61%C4%B0nanCemil-vd-sos-1097-1118.pdf Cemil İnan "PISA SINAVLARINDA TÜRKİYE’NİN PERFORMANSI VE ÖĞRETMEN EĞİTİMİNDE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ" Makalesinden yararlanıldı. valirecepkaman.meb.k12.tr/icerikler/matematik-sinavsiz-kazanim-degerlendirme_1825695.htmlpisa.meb.gov.tr/?page_id=18www.hurriyet.com.tr/pisa-2012-sonuclari-ve-turkiye-basari-mi-basarisizlik-mi-25302046 EMRAHBAY=2015F20199855
|
|
|
Post by haticebozdag on Aug 30, 2016 10:38:41 GMT
PISA ve PIRLS gibi uluslarası sınavlarda ki türkiyenin başarısızlığını okullar ve bölgeler arasında ki eğitim kalitesinde ki büyük uçurumların olması gibi nedenler veya Alanında yetişmiş öğretmenlerimizin sayısının fazla olmaması gibi nedenler de oldukça etkilidir.maalesef KPSS gibi sınavlarda bir öğretmenin alan bilgisinden çok kendi alanıyla ilgili olmayan sorularla eğitim seviyesi ölçülüyor bu da alanında yeterli olan öğretmen ihtiyacını karşılamıyor.yapılan araştırmalar da bu tür uluslararası sınavlarda başarılı olan öğrencilerin zaten kendi kendine yeterliliği olan, kalkınmış bölgelerimizde bulunduğunu gösteriyor. matematikte Orta Doğu Anadolu ortalaması 395 iken Batı Marmara ortalaması 479 gibi bu da bize PISA matematik test ölçeğinde ortalama 41 puanın yaklaşık bir yıllık okul öğrenimine denk geldiği hesaplanıyor. Bu durumda iki coğrafi bölgemiz arasında iki yıllık bir okul süresi kadar fark olduğunu söyleyebiliyoruz. kuşkusuz okul türleri de Türkiye de eğitimin kalitesini etkileyen etmenlerdendir. PISA gibi sınavlara katılan öğrencilerin başarı durumlarına baktığımızda matematik başarısında fen lisesi öğrencileri ile meslek lisesi öğrencileri arasında tam 277 puan farkı olduğu tespit edilmiştir.bu da bu Türkiyenin başarısız olmasının diğer bir nedeni olabilir özellikle fen lisesinde okuyan öğrenci sayısın meslek lisesinde okuyan öğrenci sayısına göre çok az olması nedeniyle bu tür uluslar arası sınavlar oldukça yaralı okuma-anlama becerilerinde,çıkarım yapılması,karşılaştırılma yapılması birden fazla uzun metinler arasında bağlantı kurabilme gibi üst düzey okuma becerilerini de içermesi bakımından ve ayrıca anadili düzgün kullanma becerilerinin de uluslararası boyutta ölçülmesi bakımından çok önemli sınavlardır.son yıllarda ülkemizin bu sınavlarda çeşitli alanlarda gelişme gösterdiği de bir gerçektir.
|
|
|
Post by lemansimsek1 on Aug 30, 2016 11:42:14 GMT
Sınavlarımız da ki başarı durumumuza baktığımızda senelerce testler çözülmesine , raporlar alınıp okullara gidilmemesine , dersanelere paralar verilmesine rağmen durumuz ortada . Öncelikle bu başarısızlıklara neden olan sebepleri ortaya koymalıyız. Örneğin aileler çocuklarına ders çalışmalarını söyleyip baskı kurmaktan başka ,öğretmenler daha ilk dersten sınavla korkutmaktan başka ne yaptı? ne kadar dertlendiler acaba ? Öğrencilere bir kelam daha öğretmek için ne kadar yeterliydiler? devlet sorunlara eğitimin gelişmesi için nasıl bir yol izledi yada ne yaptı veya yaptıkları ne kadar yeterliydi? Bunlar gibi birçok meseleleri masaya yatırıp alanında uzman kişiler tarafından sorunların devlet desteğiyle acilen çözülmesi lazım. Bir nesil daha boş yetiştirilmemeli bu memlekette. Milli değerlere uygun şekilde örnek ülkelerin sistemlerinden yararlanıp uzun araştırmalar sonucu memleketimize uygun ,eğitim sistemimizi ileriye taşıyacak uygulamalarla başarıya doğru ilerlemeliyiz. Ali Baykal hocamız bir makalesinde şu tespitleri çok ilgimi çekti ; ÖSS , lgs gibi sınavlardan başarısızlık elde edildikten sonra bahaneler uydurup bu bir sırlama sınavıdır başarısızlıkları ayırmak için yapılacaktır denir. 2003 PISA araştırmalarına göre ülkemiz 40 ülkeden matematikte 34 , okuduğunu kavramada 33 , fen bilgisinde 35 , problem çözmede 36 oldu. Türkiye’ nin geçtiği ülkelerde Endonezya ve Tunus gibi ülkeler . PISA araştırmalarının düşük olmasını da yoksulluk bahane edilirdi fakat OESD aynı günlerde başka bir sonuç daha duyurdu . Türkiye en müsrif ülkeler arasındaydı. Aslında durum ayan beyan ortada bizler başarısızlıklarımıza bahane uydurmaktan başka bir şey yapmıyoruz ve mücadele etmiyoruz. Tabi bu başarısızlıkları etkileyen yadsınamayacak kadar birçok etkende var . PISA başarısı ile örtüşen etkenlerden birkaç örnek verecek olursak kadın erkek eşitsizliği göstergesi, kadın erkek eşitsizliğinde sıralamasındaki yeri , ortanca yaş ,sabit geniş bant internet abonelerinin yüzdesi , insani gelişim göstergesi , ölüm oranı gibi daha bir çok bulunmakta . Her uygulamada ölçme aracı bulunmakla beraber eğitimde en yaygın ve kullanışlı ölçme aracı sınavdır çünkü bu sayede ölçme ve değerlendirmenin asıl amacı olan eğitimin irdelenmesi de daha güvenilir olur . Sınavsız bir değerlendirme de olabilir ama ne kadar yeterli olur ülkemizde ne kadar işler? Tabi farklı teknikler geliştirilebilir ama bunlar ile insanlar arası eşitliğe önem vermeli , hak hukuk çerçevesi içinde duyarlı , kullanışlı ve geçerli olmalıdır. Artık bu memlekette hiç kimse adamını bir yerlere yerleştirmemeli hak eden hak ettiği yerde olmalıdır .Eğitimi tam anlamıyla irdeleme ve insanları seçmek için sınavlar kaçınılmaz bir gerçek fakat daha güvenilir , yararlı , etkin ,amacına uygun olmalıdır. Son yıllarda öğrencilerin hayatlarında belirleyici rol oynadığı düşünülen sınavlardan önce gençler arasında çok farklı tablolar gözlemleyebiliyoruz. Bir kısmı spor hayatına veya müzik eğitimine ara veriyor, tüm aile sınav kampına giriyor ya da herkes sürekli kaygı ve olumsuzluk topunu birbirine atıyor. Gençlerin bir kısmı, hobilerine zaman ayırdıklarında dahi, zevk alamayıp sürekli bir suçluluk hissediyor, genel bir mutsuzluk ile hayatın zorluğu ve sıkıcılığından dem vuruyor. Çocuğuna iyi bir eğitim ortamı kuramadığı için üzülen aileler, kendinden nefret eden gençler, huzursuz ve gevşeyemeyen ev ortamları söz konusu. Önceki görüşlerde ise sınavlar yerine mülakatlar olmalı görüşüne de rastladım bence bu görüş de etkili çünkü sınav denilince insanların gözü korkuyor bir sınav piskolijisini incelediğimizde -Sınavın ölüm kalım meselesi, ciddi bir varoluş meselesi olarak görülmesi -Ailenin ve çevrenin beklentisinin çok yüksek olması, -Kazanamazsa alay edilme, mahcubiyet, dışlanma riski söz konusu olması, Ailede ve kendisinde panik atak veya çeşitli, korkular, evhamlılık öyküsü bulunması, -"Sen akıllısın, çalışkansın, sana güveniyorum." sözü altında eziliyorsa (Okul ve dershanede derece yapan başarılı öğrencilik geçmişi olanlarda sıklıkla görülebilmektedir.) -"Senin bir yer kazanacağın yok, herkes senden daha iyi" deniliyorsa, -Bu sınavın son hakkı olduğunun ifade, edildiği durumlarda sınav kaygısı artar sonuçları ile karşılaşıyoruz bu yüzden bir an önce bu sistemin değiştirilmesi gerekmektdir sağlıklı olduğunu düşünmüyorum Bir ülkenin gelişmişlik düzeyi eğitimle alakalıdır bu yüzden eğitime en verimli yatırımlar yapılmalı ve teşvik sağlanmalıdır ilk olarak da bunun yolu sınavlardan geçmektedir. Kaynakça : www.ntv.com.tr/saglik/sinav-psikolojisinin-etkileri-uzun-surebilir,APrzRfwWMUKJ6YFmiipmAQ
|
|
|
Post by esra mesci on Aug 30, 2016 11:56:23 GMT
PISA ve PIRLS gibi uluslarası sınavlarda ki türkiyenin başarısızlığını okullar ve bölgeler arasında ki eğitim kalitesinde ki büyük uçurumların olması gibi nedenler veya Alanında yetişmiş öğretmenlerimizin sayısının fazla olmaması gibi nedenler de oldukça etkilidir.maalesef KPSS gibi sınavlarda bir öğretmenin alan bilgisinden çok kendi alanıyla ilgili olmayan sorularla eğitim seviyesi ölçülüyor bu da alanında yeterli olan öğretmen ihtiyacını karşılamıyor.yapılan araştırmalar da bu tür uluslararası sınavlarda başarılı olan öğrencilerin zaten kendi kendine yeterliliği olan, kalkınmış bölgelerimizde bulunduğunu gösteriyor. matematikte Orta Doğu Anadolu ortalaması 395 iken Batı Marmara ortalaması 479 gibi bu da bize PISA matematik test ölçeğinde ortalama 41 puanın yaklaşık bir yıllık okul öğrenimine denk geldiği hesaplanıyor. Bu durumda iki coğrafi bölgemiz arasında iki yıllık bir okul süresi kadar fark olduğunu söyleyebiliyoruz. kuşkusuz okul türleri de Türkiye de eğitimin kalitesini etkileyen etmenlerdendir. PISA gibi sınavlara katılan öğrencilerin başarı durumlarına baktığımızda matematik başarısında fen lisesi öğrencileri ile meslek lisesi öğrencileri arasında tam 277 puan farkı olduğu tespit edilmiştir.bu da bu Türkiyenin başarısız olmasının diğer bir nedeni olabilir özellikle fen lisesinde okuyan öğrenci sayısın meslek lisesinde okuyan öğrenci sayısına göre çok az olması nedeniyle bu tür uluslar arası sınavlar oldukça yaralı okuma-anlama becerilerinde,çıkarım yapılması,karşılaştırılma yapılması birden fazla uzun metinler arasında bağlantı kurabilme gibi üst düzey okuma becerilerini de içermesi bakımından ve ayrıca anadili düzgün kullanma becerilerinin de uluslararası boyutta ölçülmesi bakımından çok önemli sınavlardır.son yıllarda ülkemizin bu sınavlarda çeşitli alanlarda gelişme gösterdiği de bir gerçektir. Söylediklerinizi www.aljazeera.com.tr/al-jazeera-ozel/basarisizligin-sebebi-ogrenci-degil yazısıyla birlikte destekliyorum, kendi ülkemizin farklı bölgelerindeki okullarında bile eşitsizlik bu kadar büyük farkken uluslararası sınavlarda geride kalmamız çok normal kalıyor. Yazmış olduğum linkte " PISA sadece çoktan seçmeli test olsa Türkiye OECD ortalamasını yakalardı. Bizim çocuklar test yapmayı biliyor. Test bildiğini tekrarlama üzerine. Bir anlamda biz hafızayı ölçüyoruz. Bilgiyi kullanmayı, sentez yapmayı, olmayan bir şeyi ortaya koymayı ölçmüyoruz. Liseye ve üniversiteye geçişte de sınavlar olacaktır, bu kaçınılmaz. Ancak sorun sınavların niteliği. Koyduğunuz sınav sistemi eğitim sistemini mıknatıs gibi oraya çeker. Yani siz test, ezber sorular koyarsanız eğitim ezbere olur. Bizim sınavlarımız hayal gücünü, vizyonunu, deney yapma becerisini ölçmeyen sınavlar. " diye bir kesit vardı önce çok katılmadım bu görüşe fakat daha sonra PISA ölçeklerinde dereceye giren Çin'in eğitim sisteminin de bizimkinden farksız, çocukları adeta bir maratona soktuklarını okuduktan sonra hak verir oldum. Okumuş olduğum kaynakta birinci olan Çin için şöyle söyleniyordu " 2012 PISA’nın öne çıkan eğitim bölgeleri şüphesiz Asya ülkeleri. Şanghay-Çin birinci. Huffington Post’ta bir makalede görüşlerini bildiren Tokyo Sophia Üniversitesinden Prof. Koji Kato “Şanghay okulları daha iyi; çünkü her biri birer sınav cehennemi” diyor. Kato’ya göre “test için öğrenme konusunda artan bir baskı var ve durum daha da kötüye gidiyor”. Bu durumda ders dışında sosyalleşmeye ayrılan zamanların azlığının bir çıktı olarak karşımıza gelmesi şaşırtıcı değil. Hong Kong’tan 16 yaşındaki bir lise öğrencisi, aldığı özel dersler nedeniyle okul gününün akşam sekize kadar uzadığını dile getiriyor ve bunun okuldaki matematik notlarının iyileşmesine katkıda bulunduğunu söylüyor. " link için : www.egitimajansi.com/haber/sinav-odakli-egitimde-neden-basarisiz-haberi-24409h.html Birinci olan Çin ile 43. olan ülkemizin eğitim sistemi aynı olmasına rağmen uluslararası sınavlarda neden bu kadar bariz bi başarısızlık farkımız var onu da anlamış değilim
|
|
|
Post by bladetavtay1907 on Aug 30, 2016 13:17:19 GMT
Kesinlikle ve kesinlikle bu tür sınavların yerine daha kapsayıcı ve öğretmen adayını motive edecek çalışmalar yapılmalıdır. İskandinav eğitim sistemi incelenmeli ve Türkiye'de bu sistem uygulanmalıdır. Bu sınavların başarı grafiğine baktığımız zaman ülkemizin hali pek iç açıcı değildir. Çünkü yanlış ve ezberci sistem yüzünden öğretmen adayları başarısız olmaktadır. Atatürk'ün hedef gösterdiği "çağdaş eğitim" hedefi harekete geçirilmelidir.
|
|
|
Post by elifkoyuncu on Aug 30, 2016 13:23:39 GMT
Eğer Türkiye de kişi başına düşen milli gelir yeterli olsaydı bu tür sınavlara talep bu kadar çok olmayacaktı ve insanlar böyle zorlayıcı sınavlardan geçmek için fazla çaba harcamayacaktı.Talebin çok olmasından dolayı sınavlarda istenmedik olaylarla karşılaşılabiliyor. (örneğin soruları çalınması veya kopya)Ülkemizde ulusal sınavlar yeterince sistemli ve güvenli değildir.Uluslararası sınavlarında ulusal sınavlara göre daha gecerli ve güvenlidirler.Türkiye eğitim sistemini oturtmadığı sürece hem ulusal hemde uluslararası sınavlarda yeterince başarı gösteremeyecektir
|
|