|
Post by gulcecen on Sept 5, 2016 18:25:37 GMT
Edindiğim bilgiler şu yöndedir; Türkiye, ilki 2000 yılında gerçekleştirilen PISA’ya 2003’te katılmaya başladı ve o tarihten bu yana dört değerlendirmede (2003, 2006, 2009 ve 2012) yer aldı. OECD’nin düzenlediği beşinci, Türkiye’nin katıldığı dördüncü ve son değerlendirmenin sonuçlarına göre ülkemiz 2012 değerlendirmesinde matematik alanında ortalama 448 puan elde ederek 65 ülke arasında 44’üncü sırada kaldı. Okuma becerileri alanında 475, fen alanında ise 463 puan elde edildi. Bu puanlar sınava giren tüm öğrencilerimizin PISA performanslarının ortalaması.2009’da ise ortalama puanımız okuma becerilerinde 464, matematikte 445, fen alanında ise 454 şeklindeydi. Türkiye sıralama, puan ve ilerleme açısından değerlendirildiğinde ortalama performansını yükseltmiş olmasına rağmen sıralamadaki yeri değişmedi. Evet yukarıda paylastığım bilgilere göre Türkiye yıldan yıla başarı sağlamış fakat ülkemizde eksik olan şey bi değerlendirme yapılamaması ve veri tabanından yeterince istifade edememektir. İşte bu başarısızlık.
|
|
|
Post by gulcecen on Sept 5, 2016 18:27:52 GMT
Sınavsız değerlendirme olabileceğine inanmıyorum. Sadece daha sağlam daha ileri yönelik çalışmalar yapılabilir. Demem o ki, bilgiler kağıtta kalmasın reel hayata da aktarılsın.
|
|
|
Post by gulcecen on Sept 5, 2016 18:32:35 GMT
Türkiye'de eğitim sistemi hem ulusal hem de uluslararası sınavlarda pek başarılı olduğu söylenemez.Örneğin PISA sınavında ortancanın altında olduğumuz bütün makalelerde acıkça bellidir. Bu sınavlarda ortancanın çok çok üstünde olamak da bizim için başarı olduğumuzu göstermez diyelim ki PISA da sıralamalarda yukarılardayız eğitimde öğrencilerin ne kadar mutlu ve ne kadar yaşam kalitesi iyiyse biz bence eğitimde o kadar başarılıyız. Biz PISA da eğitimimizdeki eksiklerin ne olduğumuzu görelim ve o yönde kendi eğitimimizi gelişmeler sağlayalım.Ulusal sınavlarımızda bir yıl KPSS'den çok sayıda tam puan alması da bizi başarılı bir ülke yapacağını sanmıyorum. Ülkemizdeki milyonlarca kişi her yıl KPSS, YGS, LYS, TEOG gibi sınavlara hazırlanırken sosyallikten uzak, negatif kişi olarak sınavını kazanması bizim ülkemizi başarılı mı sayacak? Ülkemizdeki insanlarımız lys'den ilk 500'e girmiş ama psikolojik ve sosyal sorunları olan mı başarılı sayılacak? Yukarıda diyelim ki PISA da başarılıyız demişsiniz fakat yıldan yıla başarı sağlayan sayılı ülkelerdeniz. Sadece değerlendirme ve bu sinavlar hakkında yeteri kadar bilgilendirmeye sahip olmadığımız için başarısız diye düşünüyorum.
|
|
|
Post by stumitun on Sept 5, 2016 18:38:05 GMT
Eğitim yalnızca okulda gerçekleşmez. Informal eğitim de söz konusu, yani bireyin aileden ve çevreden edindiği eğitim. Eğitimi yalnızca örgün eğitimle kısıtlayamayız. Birey evde ailesini ya da çevresini, okuldaysa öğretmenini ve akranlarını bir örnek olarak görecektir. Tabii bu iki durumda ailenin ve öğretmenin önemi tartışılamaz. Demem o ki, sınavlarda ki başarısızlığa sadece verilen eğitim yüzünden, öğretmeni yüzünden ya da ailedir diyemeyiz. Bir bütün olarak ele alınmalıdır çünkü bunların hepsi bence iç içedir, bölünemez. Örnek verecek olursam, utangaç ya da yapamayacağım kaygıları olan bir çocuğa sınıf ortamında öğretmenin sergileyeceği tutum o öğrenciyi başarıya da götürebilir başarısızlığa da itebilir. O bireyi kazanadabilir, daha da rencide ederek kaygıları olan bir birey haline dönüştüredebilir. Aileye gelecek olursam belki de bu çocuğun kaygılı bir birey olmasının sebebi aileden geliyor olabilir. Bir durum olduğunda ailesinden ''Sen yapamazsın!'' cevabıyla karşılan bir çocuk ne kadar özgüven sahibi olabilir? Her iki durumda da sıkıntı olmayan tamamiyle çocukta problem olan durumlarda ise bence çocuğun ilgisine ve yeteğine göre alanlara yönlendirilmeli. Meslek okulları olabilir ve ya İngilizce'ye, müziğe, spora ilgi duyabilir. Ticaretle uğraşmak isteyen olabilir. Başarılı olabileceği alanlara yönlendirilmeli.
|
|
|
Post by havvademirci on Sept 5, 2016 18:42:32 GMT
Sınav sistemleri toplumdaki insanları yarış atına çeviren ve onları çevresindeki insanları koşulları görmekten mahrum bırakan gerekli ve gereksiz bilgi toplulukları ve tarama sonuçları olmaktan çıkarılmalıdır.Sınavlar insanları test edecekleri alan itibariyle kişisel ve bireysel becerilere dolayısıyla kişisel alanlara hitap ederse insanların haz ve güveni artar dolayısıyla sınav amacına ulaşmış olur.
|
|
|
Post by ibrahimictuzer on Sept 5, 2016 18:59:13 GMT
hayatımız sınavlara girmekle geçiyor. Ulusal uluslararası farketmez hepsi aynı amaca hizmet ediyor. Kazanmak ve kaybetmek gibi iki seçenek çıkarıyor karşımıza. Kazandık diyelim bir de mülakat var. Her şey sınavla bitmiyor.
|
|
|
Post by emineeksen on Sept 5, 2016 19:08:19 GMT
Bence Türkiye deki sınav sistemi tamamen yanlıştır öğrenciler tamamen ezbere yönlendiriliyor. Örneğin ; YDS sınavından tam puan alan bir öğrenci ingilizce konuşmayı bilmiyor böyle bir durumda sınavın başarı ölçmede ne kadar etkili olduğu açıkça ortadadır. Hem sınav hemde eğitim sistemi yanlıştır çünkü YDS sınavına hazırlanan bir öğrenciye öğretilen tek şey ingilizce gramerdir. Eğer sınavlar gramere değilde ingilizce konuşmaya yönelik olsaydı her şey çok daha farklı olurdu. Türkiye de yapılan bu tür sınavlarda seçiciliğin ve ayırtediciliğin yüksek olduğuna inanmıyorum. Bu yıldan itibaren KPSS sınavında mülakat yapılmaya başlandı çoğu kişi bu durumdan hoşnut olmadı ama bilgili ve bilgisi az olanın ayrılmasında bu durum etkili bir yöntemdir.
|
|
|
Post by elanurkara on Sept 5, 2016 19:19:51 GMT
Türkiye'de eğitim sistemi; sınav sistemi öğrencinin başarısını ölçmek adına yapılıyor. Öğrenci ne kadar başarılı olursa o kadar iyi bir bölüme ve üniversiteye yerleşiyor veya kademe atlıyor. Fakat bu sınavların öğrencinin psikolojisinin ne derecede bozduğunun farkında bile değiller. Öğrencinin bütün bilgi birikimini saatlere ve dakikalara sığdırıyorlar. Üstelik tekrar girme hakkı bile tanımıyorlar. Bu tip sınavlar öğrenci kendini nasıl rahat hissediyorsa öyle yapılmalıdır. Ve süre alması öğrenciyi iki kat strese sokarak bilgi kaybına neden olabiliyor.
|
|
|
Post by ozgeozgen on Sept 5, 2016 19:21:02 GMT
Maalesef ki dört yıl bambaşka bir bölüm ve bir şeyler okuyup sonucunda çoktan seçmeli bir sınava maruz kalmak oldukça mantıksız. Ayırt edici olmak yıllar sonra faiz problemleri çözmekle olacak iş değildir. Ayırt edicilik alanda yetkinlik, yetenek ve ilgiyle mümkündür. Tabiki de sınavsız değerlendirme olmaz. Fakat profesörlüğün adımı da permütasyon-kombinasyon ya da paragraf soruları değildir. İleri görüşlülük ve etkili-yetkin bir bakış açısıdır.
|
|
|
Post by burcutan on Sept 5, 2016 19:31:40 GMT
Ales, Kpss ve bu tür sınavlar her ne kadar gerekli gibi görünsede, öğrenciyi ayırt etmek için gerekli olan ve doğru olan uygulamalar değildir. Çünkü bu sınavlar kişinin okumuş olduğu bölümle ilgili olmayıp farklı düzeyde çıkan sorulardir. Uluslari düzeyde Türkiye, Pısa sınavında gerilerde görülmektedir. Buda bu görüşümu destekler niteliktedir.
|
|
|
Post by cuneytozden1 on Sept 5, 2016 19:32:02 GMT
OECD’nin düzenlediği beşinci, Türkiye’nin katıldığı dördüncü ve son değerlendirmenin sonuçları ise birkaç gün önce ilan edildi. Buna göre ülkemiz 2012 değerlendirmesinde matematik alanında ortalama 448 puan elde ederek 65 ülke arasında 44’üncü sırada kaldı. Bu sıralamaya göre bir başarıdan söz etmek için daha üst sıralarda yer almak gerekiyor.
|
|
|
Post by onurpiloglu on Sept 5, 2016 20:07:17 GMT
olmalı fakat belirli bir eğitim almış (lisans mezunu gibi) kişilerin ekstra bi eleminasyona tabi tutulması gereksiz.
|
|
|
Post by umutguvenkose on Sept 5, 2016 20:07:22 GMT
Türkiyenin durumu bildiğimiz gibi oldukça kötü ve bu durumun savunmasını yapamayız. Bunları savunmak yerine bu sorunun temelini bulmak için çalışmamız gerekir. Ülkemizde eğitim öğretim neredeyse amacını yitirmiş durumda üniversite okumak tabiri iş bulmak tabiri ile hemen hemen aynı anlama geliyor sanki. Bunun sonucunda mutsuz bireyler ve işini kaliteli yapamayan ve sonuç olarak gerileyen bir ülke görüyoruz. Bu konuda görev rehberlik birimlerine düşmekte konuyu buraya getirdim doğru rehberlik ile tutku ile işini, eğitim ve öğretimini yapan kişiler çok daha başarılı olacak dolayısıyla ülkemizin başarı seviyesi de yükselecektir.
|
|
|
Post by bahadirgundogdu on Sept 5, 2016 20:16:46 GMT
Türkiye'nin uluslar arası sınavlardaki başarı oranı maalesef barajın altında kalmaktadır. Son zamanlarda yapılan uluslar arası sınavlarda puanlarını bir nebze yükseltmiş olsa da ülkeler arası sıralaması ne yazık ki değişmemiştir. Uzak doğu ülkeleri bu sınavlarda hemen hemen her sınavda başı çekmektedir. Buradan anlaşılıyor ki bu ülkeler sınava odaklı eğitim sistemini benimsemiş ve oturtmuşlardır. Türkiye'de bu sistem hala oturtulamamıştır. Uluslar arası sınavlara yönelik çalışmalar başlatılmıştır fakat henüz olumlu bir sonucu bulunmamaktadır. Bence Türkiye'nin bu tür sınavlarda başarı sağlaması için eğitim sistemini köklemesine elden geçirmesi gerekmektedir. Bu sınavlara yönelik eğitim sistemini başarılı bir şekilde uygulama yoluna gitmelidir. Ancak bu sistemde başarı sağladığında uluslar arası sınavlarda da başarı sağlayabilir. "Uluslar arası sınav sistemi yerine başka bir sistem olabilir mi ?" sorusuna gelecek olursak, bu kadar geniş kapsamlı bir sınav sistemi yerine başka bir sistem getirilebileceğini düşünmüyorum. Örneğin mülakat tarzı bir sistem düşünelim; bu sistem bu kadar geniş kapsamlı bir ölçme de daha çok karmaşa ve karışıklık getirecektir. Bu nedenle uluslar arası sınav sistemi gayet yerinde bir sistemdir. Ulusal sınavlara gelecek olursak, Türkiye'de yapılan sınavların biraz daha mesleklere yöneltilmesi taraftarıyım. Sınava girip puana göre meslek seçmek yerine istenilen meslek için sınava hazırlanmak daha mantıklı bir seçim olacaktır. Sınavların da Mesleklere göre ayrı bölümlerden oluşması bu duruma kolaylık sağlayacaktır. Böylece hem mesleki alanlarda daha kaliteli çalışanlar mevcut olacak hem de bir çok kişi kendine uygun meslekleri seçip bu mesleklere uygun hazırlanma yoluna gidecektir.(kaynak: Hürriyet.com.tr)
|
|
|
Post by bayramfeyyazekici on Sept 5, 2016 20:20:54 GMT
Türk eğitim sistemi sürekli olarak bir değişim içinde olmuştur ve bundan dolayıdır ki sınavlarda başarı veya bâşarısızlık bir yana belli bir sistem üzerinde değişme olmadan gelişim sağlanmalı ve bu sınavlâr yerine en başta öğrencileri yetenek ve alanlarina göre sınava tabi tutmak gerekmektedir ki sağlıklı kararlar verilsin ve kişiler 2 saatlik sınavlarla ölçülmesin sonucunda bu sınavların yeterli olduklarını düşünmüyorym.
|
|