|
Post by saziyearslantas1903 on Sept 2, 2016 10:33:06 GMT
Uluslararası ölçme-değerlendirmeler değişik ülkelerdeki program uygulayıcıları bilgilendirmek ve değişik uygulamalarla başarı arasındaki ilişkileri inceleyerek en iyi uygulamaları ortaya çıkarmak amacıyla yıllardır uygulanmaktadır. Uluslararası sınavların ülkelerdeki eğitim uygulamalarının farklı olmasından ve sınavların tercüme yapılırken paralelliğin zedelenmesinden doğan bazı dezavantajları vardır fakat yine de sonuçlar katılan ülkelere bu alanlardaki gelişmelerini diğer ülkelerle karşılaştırma şansı vermektedir. Türkiye’nin performansı katılan diğer ülkelerle karşılaştırılarak ve raporda verilen örnek sorular incelenerek Türkiye’nin düşük performansının nedenleri tartışılmaktadır evdeki eğitim araçlarının azlığı, ailelerin eğitim düzeyi ve ekonomik faktörler bunlardan bazılarıdır. Başarılı Avrupa ülkelerine baktığımızda, öğretmen sunumlarına çok daha az zaman ayrılmakta ve öğrenci deneylerine ve öğretmenin deney demonstrasyonuna ve öğrencilerin bağımsız etkinliklerine daha çok zaman ayrılmaktadır. Örneğin, İngiltere’deki öğretmenler zamanın %13’ünü sunuma ayırırken, %19’unu öğretmen rehberliğinde öğrenci etkinliklerine, %13’ünü öğrencilerin bağımsız etkinliklerine %10’unu öğretmenin deney demonstrasyonuna ve %24’ünü öğrenci deneylerine ayırmaktadırlar. Yani zamanın %56’sında öğrenciyi aktif kılmaktadırlar (öğretmen rehberliğinde öğrenci etkinlikleri, öğrencilerin bağımsız etkinlikleri, öğrenci deneyleri). Finlandiya’daki öğretmenler sunuma %20 zaman ayırırken, öğrencinin aktif kılındığı etkinliklere zamanın %48’ini ayırmaktadırlar. Uluslararası karşılaştırmalı çalışmalardan biri olan PISA projesinde Finli öğrencilerin matematik, fen bilimleri ve okuma becerisi konu alanlarında 2000, 2003 ve 2006 da göstermiş oldukları üstün başarı tüm dünyada özellikle bu çalışmalarda alt sıralarda yer alan diğer OECD ülkelerinde büyük dikkat çekmiştir. (Gülşen BAĞCI KILIÇ/Finlandiya'nın PISA'daki Başarısının Nedenleri: Türkiye için Alınacak Dersler Ali Eraslan)
|
|
|
Post by ezgidegirmenci on Sept 2, 2016 11:06:21 GMT
OECD Eğitim Direktörlüğü Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) tarafından 7 Aralık 2004 tarihinde yayınlanan, toplam 41 ülkeden 250 bin 15 yaş grubu öğrencinin yetenek ve bilgi birikimlerini karşılaştırmalı olarak değerlendiren test sonuçları, ülkemizin temel eğitim sisteminin eksikliklerini objektif bir şekilde ortaya koyması ve dolayısıyla da ileriye dönük temel eğitim politikalarımızın ve uygulamalarımızın yönelimine ışık tutması açılarından değer taşımaktadır. Zira PISA Test Sonuçları, 15 yaş grubu öğrencilerimizin sözkonusu alanlardaki birikim ve yeteneklerinin, teste iştirak eden diğer 40 ülkenin 36’sından daha düşük seviyede olduğu gerçeğini ortaya koymuştur. PISA 2003 Test Sonuçları, Birinci Bölüm’de de ifade edildiği üzere, 15 yaş grubu Türk öğrencilerin “matematik,” “sorun çözme,” “okuma” ve “fen bilgisi” alanlarındaki bilgi ve yeteneklerinin testlere iştirak eden diğer birçok ülkedeki yaşıtlarınkiyle karşılaştırıldığında oldukça yetersiz olduğunu ortaya koymuştur.Testler, Finlandiya başta olmak üzere, Kore, Japonya, Çin Hong Kong’u, Kanada ve Avustralya gibi ülkelerin 15 yaş grubu öğrencilerinin, diğer ülkelerdeki yaşıtlarıyla karşılaştırıldıklarında kaydadeğer oranlarda daha başarılı sonuçlar aldıklarını ortaya koymuştur. www.mfa.gov.tr/
|
|
|
Post by merveevran on Sept 2, 2016 12:34:34 GMT
OKULLARDA YAPILAN SINAVLARDA ÖĞRENCİ BAŞARISIZLIĞININ TEK SORUMLUSU ÖĞRETMEN MİDİR? BU KONUDA BİR FİKRİNİZ VAR MI? Eğitim yalnızca okulda gerçekleşmez. Informal eğitim de söz konusu, yani bireyin aileden ve çevreden edindiği eğitim. Eğitimi yalnızca örgün eğitimle kısıtlayamayız. Birey evde ailesini ya da çevresini, okuldaysa öğretmenini ve akranlarını bir örnek olarak görecektir. Tabii bu iki durumda ailenin ve öğretmenin önemi tartışılamaz. Demem o ki, sınavlarda ki başarısızlığa sadece verilen eğitim yüzünden, öğretmeni yüzünden ya da ailedir diyemeyiz. Bir bütün olarak ele alınmalıdır çünkü bunların hepsi bence iç içedir, bölünemez. Örnek verecek olursam, utangaç ya da yapamayacağım kaygıları olan bir çocuğa sınıf ortamında öğretmenin sergileyeceği tutum o öğrenciyi başarıya da götürebilir başarısızlığa da itebilir. O bireyi kazanadabilir, daha da rencide ederek kaygıları olan bir birey haline dönüştüredebilir. Aileye gelecek olursam belki de bu çocuğun kaygılı bir birey olmasının sebebi aileden geliyor olabilir. Bir durum olduğunda ailesinden ''Sen yapamazsın!'' cevabıyla karşılan bir çocuk ne kadar özgüven sahibi olabilir? Her iki durumda da sıkıntı olmayan tamamiyle çocukta problem olan durumlarda ise bence çocuğun ilgisine ve yeteğine göre alanlara yönlendirilmeli. Meslek okulları olabilir ve ya İngilizce'ye, müziğe, spora ilgi duyabilir. Ticaretle uğraşmak isteyen olabilir. Başarılı olabileceği alanlara yönlendirilmeli.
|
|
|
Post by umutkartal on Sept 2, 2016 13:06:36 GMT
Bu tür sınavlarda Türkiye'nin başarı durumunu çok düşük buluyorum. Kendi eğitim ve öğretim hayatımızdan örnek verecek olursak tek düze bir sınav sistemi olarak bizlere uygulanmıs klasik sınav metoduna alıştırılmış bir öğrenci olarak hayatımıza yön verecek ve en önemli sınavlar olarak adlandırılan alışkanlığımızın dışında olarak çoktan seçmeli olarak uygulanması bana göre bu sınavlarda ki başarı durumlarının geçerliliğini etkilemektedir. Sınavsız değerlendirmelerin mümkün olacağını düşünüyorum ve bir çok gelişmil ülke bunu sorunsuzca yapabiliyor.Çocuk yaşlarda öğrencilerin yeteneklerine ilgi ve alakalarına göre bu yönlendirmelerin yapılmasını doğrı buluyorum.Aynı şekilde bu eğitim modellerinin uyarlanarak ülkemizde de yapılması gerektiğini düşünüyorum
|
|
|
Post by batuhanyildiz on Sept 2, 2016 14:39:30 GMT
Önce ulusal sınavları ele alırsak; bu sınavların bireylerin yeteneklerine göre yapılmadığı düşüncesindeyim her bireyin ilgi alanı ve yeteneklerinin farklı olduğunu düşünürsek tüm bireyleri aynı sınava tabi tutmanın mantıksızlığı ortaya çıkmaktadır.Farzedelim orta okul son sınıfta yapılan TEOG sınavı; spora resime edebiyata ve fen bilimlerine ayrı ayrı yeteneği olan bu çocuklar malesef ki aynı sorulara cevap vermek zorunda kalıyor bu da bireyi ruhsal açıdan büyük sıkıntılara sokup kendisini yetersiz hissetmesini sağlıyor.Uluslararası sınavlara gelince; bütün Türkiye'de eğitim kalitesi aynı mıdır? -Değildir.Devlet lisesinde okuyan bir öğrenci yabancı dili bile yeterli düzeyde öğrenemiyorken, kolejlerde okuyan öğrenciler en az bir yabancı dili ana dili gibi öğreniyor nitekim ülkenin doğusu ile batısı arasındaki devlet okullarında bile kalite aynı değil.
|
|
|
Post by ggurelsserife on Sept 2, 2016 14:44:17 GMT
OKULLARDA YAPILAN SINAVLARDA ÖĞRENCİ BAŞARISIZLIĞININ TEK SORUMLUSU ÖĞRETMEN MİDİR? BU KONUDA BİR FİKRİNİZ VAR MI? Eğitim yalnızca okulda gerçekleşmez. Informal eğitim de söz konusu, yani bireyin aileden ve çevreden edindiği eğitim. Eğitimi yalnızca örgün eğitimle kısıtlayamayız. Birey evde ailesini ya da çevresini, okuldaysa öğretmenini ve akranlarını bir örnek olarak görecektir. Tabii bu iki durumda ailenin ve öğretmenin önemi tartışılamaz. Demem o ki, sınavlarda ki başarısızlığa sadece verilen eğitim yüzünden, öğretmeni yüzünden ya da ailedir diyemeyiz. Bir bütün olarak ele alınmalıdır çünkü bunların hepsi bence iç içedir, bölünemez. Örnek verecek olursam, utangaç ya da yapamayacağım kaygıları olan bir çocuğa sınıf ortamında öğretmenin sergileyeceği tutum o öğrenciyi başarıya da götürebilir başarısızlığa da itebilir. O bireyi kazanadabilir, daha da rencide ederek kaygıları olan bir birey haline dönüştüredebilir. Aileye gelecek olursam belki de bu çocuğun kaygılı bir birey olmasının sebebi aileden geliyor olabilir. Bir durum olduğunda ailesinden ''Sen yapamazsın!'' cevabıyla karşılan bir çocuk ne kadar özgüven sahibi olabilir? Her iki durumda da sıkıntı olmayan tamamiyle çocukta problem olan durumlarda ise bence çocuğun ilgisine ve yeteğine göre alanlara yönlendirilmeli. Meslek okulları olabilir ve ya İngilizce'ye, müziğe, spora ilgi duyabilir. Ticaretle uğraşmak isteyen olabilir. Başarılı olabileceği alanlara yönlendirilmeli. Söylediklerine kesinlikle katılıyorum.
|
|
|
Post by sedakara on Sept 2, 2016 15:08:25 GMT
Türkiye'nin eğitim sistemi bana göre en başından beri hatalıdır. Çocuklara küçük yaştan itibaren ezbere dayalı bir eğitim verilmektedir. Ayrıca KPSS gibi sınavlara giren kişi sayısı fazla , fakat alınan kişi sayısı azdır. Bu durumda açıkta kalan insanda oldukça fazladır. İnsanlar emeklerinin karşılığını alamamaktadır. Türkiye'nin uluslararası sınavdaki başarılarına bakacak olursak, Türkiye PISA sınavlarına 2003,2006,2009,2012 tarihlerinde girmiştir. Türkiye'nin genel başarı ortalaması alınmıştır ve bu ortalamaya göre Türkiye'nin bu 4 yıl boyunca sıralamasında değişiklik olmamıştır. Fakat yinede kesin bir başarı yada başarısızlık var demek yanlış yanlış olur. Ve son olarak bana göre sınavsız bir değerlendirme yapılabilir. Bazı insanlar sınav sisteminde daha iyiyken , diğerleri konuşmaya dayalı konularda daha iyilerdir.
|
|
|
Post by Destan Ayyıldız on Sept 2, 2016 15:09:07 GMT
Türkiye'nin sınavlardaki başarısı düşük. Bu tür sınavlar seçiçiliği ve ayırt ediciliği yüksek olan sınavlardır. Ama bence toplum olarak bu sınavlara yanlış hazırlanıyoruz. tüm bilgiyi gerekli veya gereksiz ayırt etmeksizin ezberberliyoruz. bilgi karmaşası oluyor. Ve yapılan sınavlar yeteneğe göre olmadığı için başarısızlıkta kaçınılmaz oluyor. Örneğin Kpss de türkçe matematik gibi temel derslerden sorumluyuz ama benim bölümüm gereği bana verilen eğitim dili ingilizce. Öğretmen olabilmem için Kpss de belli bir dereceye ulaşmam lazım fakat verilen eğitim bu yönde değil. Bence sınavlar da yeteneğe göre yapılmalı. sınavsız değerlendirme taraftarı değilim. Çünkü bana göre bir sınav olmalı ayırt edici, fakat yapılan sınav kişinin ilgilendiği bölümdeki bilgisini ölçmeye yönelik olmalı. bu şekilde kendi bilgisini pekiştirir.
|
|
|
Post by omercevik on Sept 2, 2016 15:31:04 GMT
Eğitim sistemimiz ve insanlarımızın doyum oranlarına baktığımızda şu bir gerçektir ki çoğu insan uluslararası eğitim ve sınav düzenlemelerinde insanlar gerçekten eğitilmeyi ve eğitmek istediği kitleyi seçerken aklı yerinde ve doyumu eğitimde arayanlara yönelik sınavlar ve değerlendirmeler yaparken bu durum Türkiye’de baskıcı bir toplum ve sınav sonucunun iyi ve kötü olarak sadece iki kulvarda yargılanıp sonuca bağlandığı bir eğitim sisteminde devam etmektedir ve bu değerlendirme genelde eğitim dışı doyum sağlayan ve insanların eğitimde ne bulduğunu anlamayan kısmın yarattığı etkiyle insanların bu sınavdan düşük alma kaygısı ve etraflarından alınan kötü yorumlardan dolayı, Türkiye’nin başarı durumu genelde düşük ve geriye doğru gitmektedir bu yüzden keşke sınavsız bir usül olsa da insanlar rahatça eğitim görüp seviyemizi yükseltebilse diye düşünüyorum. Bence uluslarası sınavlarda ki rahatlık ve anlayış, kaygısızlık ve özgürlük Türkiye’de olsa kimse kimsenin mesleğine imrenmez ve kimse kimsenin yerinde olmak istemez.Kısacası eğitimin başarı düzeyi öğrencilerin istekli ve rahat olmasıyla paraleldir diye düşünüyorum
|
|
|
Post by aslıhanbas on Sept 2, 2016 15:33:08 GMT
Ulusal ve uluslar arası sınavalar da yapılan ölçmeler sınava giren kişilerin bilgi düzeylerini ölçmek için yapılır.Fakat her bireyin gördüğü eğitim farklı,öğrenme düzeyi farklıdır.Ve her ülkenin kendine göre bir eğitim sistemi vardır.Türkiye'de ki eğitim sistemine göre de uluslar arası bir sınavda alacağı başarıda buna bağlıdır.Fakat Türkiye'de ki eğitim sistemide alınan sonuçlara göre de pek iyi değildir.Ancak Uluslar arası bir sınavda başarılı olan bir ülkede kendi sistemi içinde iyi değildir.Günümüz şartlarında sınavsız bir değerlendirme yapmak zordur.Çünkü herkes bu sınav olayına alışmış durumda.Ama bana göre sınavsız yapılan değerlendirme yapılabilir.Hem daha doğru hem daha güvenilir bir sonuç olur.Çünkü sınavın verdiği stres, kaygı durumları ortaya çıkmaz.Bu da kişide kendine daha çok güvenir.Ve kişi böylelikle daha başarılı olacaktır.
|
|
|
Post by alevbakac on Sept 2, 2016 15:34:15 GMT
Türkiye'de eğitim sistemi sınavlar üzerine kurulmuştur.Buna genel olarak bakarsak faydalı bir sistem olduğu sonucuna ulaşılabilir.Çünkü sınavlar insanların bir takım hayal ve hedeflerini içerir ve bunlara ulaşıldığı zaman mutlu olunur.Ama Türkiye'deki yapılan sınavlar insanların çoğunu mutlu etmek yerine stres,sinir bozuklukları ve hatta sağlık problemleri getirmektedir.Bunun nedenlerini ancak bu sistemin ayrıntılarını incelediğimizde görebiliriz. Aslında problemin ilkokullarda kayıt yapılırken bütün öğrencilerin yetenekleri,zekaları,hazır bulunuşluk seviyeleri göz önünde bulundurulmadan sınıflara doldurulmaları olduğu kanısındayım.Neticede tüm öğrencilerin farklı zeka türlerine sahip olmalarına rağmen aynı müfredat içinde adeta yarıştırlmaya çalışılmaları onların hayallerini küçültür ve yeteneklerini köreltir.Hatta okulu ve sınavları gereksiz görmeye ve ondan soğumaya başlar.Oysa ki ideal bir eğitim sisteminin öğrencilerle iç içe olması ve aralarında sağlıklı bir bağ olması gerekir. Daha önce KPSS sınavlarına dair eleştiri yapan arkadaşlar olmuş.Ben de bu konuda KPSS sınavlarında daha önceleri sırf temel derslerin(Matematik,Türkçe gibi) sorularak memur alımının yapılmasına dair yapılan eleştirilere katılıyorum.Şuan ki sistemde ise alana dair soruların da farklı oturumlarda sorularak memur seçimi yapılması bir nebze de olsa kaliteyi artırdığını düşünüyorum.Ama bu da henüz sorunları tam olarak çözmüş değil. Bazı arkadaşlar öğretmen adaylarının mülakata girmeleri ve böylece daha iyi olacağını savunmuş.Bu görüşe katılmıyorum,çünkü mülakatlarda bir çok kez torpil yapılarak bir çok insanın hakkına girildiği de maalesef hayatın gerçeğidir.Ayrıca eğitim sistemimizi üzerinde sürekli değişiklikler yapılması da eleştirilmiş,bu konu da haklı olunsa bile aslında hangi sistem kurulursa kurulsun bir değişiklik yapılması kaçınılmazdır.Anlattığım bu ve bunun gibi bir çok sorun Türkiye'de eğitim kalitesini düşürmekte ve maalesef başarı sıralamalarında gerilere sarktırmaktadır. Peki bu durumda ne olacak?Sınavsız sistem fikri sorunları çözer mi?Sınav sistemi bile bu kadar kargaşaya sebep veriliyorsa sınavsız bir sistemin daha büyük kargaşalara sebep olacağı görüşündeyim.İlk duyulduğunda kulağa hoş gelse bile bu Türkiye'nin başarısını genel olarak daha da düşürür.Çünkü bu kezde öğrencilerin hiçbir sınav kaygısı yaşamayacak ve rahatlık getirecektir.Öğrenmede ise rahatlık zarar getirir. Bizim yapmamız gereken oluşturulmuş sistem içerisinde kendimizi en iyi şekilde geliştirmek ve bu sistemi daha iyi duruma getirmek için çabalamaktır.Aksi taktirde bu sistemin kurbanı olur ve eleştirmekten öteye geçemeyiz.
|
|
|
Post by Betül Kurnaz on Sept 2, 2016 15:34:57 GMT
Ulusal ve uluslararası düzeyde uygulanan sınavlarda Türkiye pekte başarılı olamamaktadır. Evet bu sınavlar ayırt ediciliği yüksek sınavlar olabilir.Fakat bilen ile bilmeyeni ayırt etmek için eğitimin her bireye aynı ve eşit şekilde verilmesi gerekir. Maalesef Türkiye'nin eğitim koşullarında bu mümkün olmamaktadır. Bir fen lisesinde verilmekte olan dersler sözlü yada sayısal konuların tamamını kapsarken ve sadece odak noktaları onlarken meslek liselerinde bu sadece ilk sene yapılmaktadır. Onunda yeteri düzeyde olup olmadığı tartışılır. Meslek liselerinde sonraki senelerde meslek eğitimine öncelik verilir. Ve sonunda Fen Lisesi mezunu ve Meslek Lisesi mezunu öğrenciler aynı sınava girmek zorunda kalırlar. Böyle bir eğitim sisteminin olduğu ülkede ulusal ve uluslar arası sınav sisteminin ayırt ediciliğinin var olduğu tartışılır. Ayırt ediciliğin olası için ya şartlar eşit olmalı yada şartlara göre sınav yapılmalıdır.
|
|
|
Post by muzeyyenbahadir on Sept 2, 2016 16:12:05 GMT
Ülkemiz de her yaş grubuna uygun bir çok sınav bulunmaktadır. Bu sınavlar her yaş grubuna farklı olarak hazırlanır ve pek çok konuyu kapsamaktadır. Değerlendirme olarak dünya genelinde ve Türkiye de yapılan bu sınavlar son zamanlar da daha çok önem kazanmıştır. Türkiye'nin başarı düzeyini dünya genelinde ölçmek için yapılan sınavlara katılması ve zaman geçtikçe başarısının arttığını görmek eğitimde yapılan yeniliklerin olumlu yönleri olarak görebiliriz. KPSS,ALES,TEOG vb. sınavlar da Türkiye genelinde ölçme için yapılan çok kapsamlı olan sınavlardır ve bunlarda da zamanla başarı oranı yükselmektedir. Bana göre yapılan her sınav ne kadar zorlu olursa olsun insanları ayırt edici özelliğe sahip olduğu için gereklidir. Sınavsız değerlendirme ise bana göre her zaman doğru sonuçlar kazandıracağını düşünmüyorum çünkü bilgi ölçmeye dayalıdır ve bu değerlendirme olmazsa elde edilen bilginin doğruluğunu ve geçerliliğini bilemeyiz.
|
|
|
Post by Gülnur on Sept 2, 2016 16:13:55 GMT
Ulusal ve uluslararası düzeyde uygulanan sınavlarda Türkiye pekte başarılı olamamaktadır. Evet bu sınavlar ayırt ediciliği yüksek sınavlar olabilir. Fakat bilen ile bilmeyeni ayırt etmek için eğitimin her bireye aynı ve eşit şekilde verilmesi gerekir. Maalesef Türkiye'nin eğitim koşullarında bu mümkün olmamaktadır. Bir fen lisesinde verilmekte olan dersler sözlü ya da sayısal konuların tamamını kapsarken ve sadece odak noktaları onlarken meslek liselerinde bu sadece ilk sene yapılmaktadır. Onunda yeteri düzeyde olup olmadığı tartışılır. Meslek liselerinde sonraki senelerde meslek eğitimine öncelik verilir. Ve sonunda Fen Lisesi mezunu ve Meslek Lisesi mezunu öğrenciler aynı sınava girmek zorunda kalırlar. Böyle bir eğitim sisteminin olduğu ülkede ulusal ve uluslar arası sınav sisteminin ayırt ediciliğinin var olduğu tartışılır. Ayırt ediciliğin olası için ya şartlar eşit olmalı ya da şartlara göre sınav yapılmalıdır.
|
|
|
Post by nurdan karakoç on Sept 2, 2016 16:38:26 GMT
Sınav eğitim sisteminde öğrencinin başarısını belirlemede vazgeçilmez bir araçtır. Her ne kadar Türk eğitim sistemi bu sınavlar icin temelde öğrenci bilgisini yeterli seviyeye ulaştırma da yetersiz kalsada ve öğrenci hayatı kısa bir süreye sıgdırsada yinede bu sınavlar öğrenciler için kaçınılmazdır. Meslek sahibi olmak için yeterliligimizin bu sınavlarla ölçülmesi taraftarı değilim fakat diger bir olcme sekli olan mülakat adayın yeterliği ölçülmesi durumunda guvenirligi azalıyor. Bu sinavlarin son bulmasi icin sistemin geliştirilmesi gerekiyor. Bu da gerceklestirilmedigi icin Oyüzden kpss Ales vb. Sınavlar sistemde kullanılan kacinilmaz ölçme aracı oluyor.
|
|